2018-06-27 17:25:25

24 Haziran 2018'in İn'leri ve Out'ları (1)

Hakan Halit Yeni

hakanhalityeni@gmail.com 27 Haziran 2018, 17:25

Bildiğiniz üzere 24 Haziran 2018 Pazar günü Cumhuriyet tarihinde bir ilk olan, gelecekte ülkenin kaderini belirleyecek sistem değişikliği yani Türkiye Cumhuriyeti devlet başkanlığı ve Milletvekilliği seçimleri gerçekleştirildi. Öncelikle, %52,5’lik bir oranla yani 26 milyona yakın seçmenin oyunu alarak, en yakın rakibine 22 puanlık açık ara bir farkla yeni sistemi onaylamış olup, seçmen Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti'ye bir kez daha ülkeyi yönetme izni vermiştir. Bununla da kalmayıp, aynı zamanda Cumhur İttifakı üyelerinin mensuplarına da büyük bir sorumluluk yüklemiştir. İster kabul edelim, ister etmeyelim ama sonuç bu. Milli iradeye saygı göstermek herkesin, hepimizin birincil görevidir. Vatanımıza milletimize hayırlı olmasını diler, ülkemizin ve milletimizin geleceği için başta güvenlik ve ekonomi olmak üzere hayırlı çalışmalara imza atmalarını temenni ediyoruz.

Seçim süreci başladığı andan itibaren liderlerin kampanyaları dahil tüm detayları objektif olarak titizlikle takip ettim. Bazı klişeleşmiş durumların dışında bu seçimlerde bir çok ilkler dahil olmak üzere, gelecek seçimlerde neler olabileceği hakkında da üç aşağı, beş yukarı fikirler edindik. Aslında iki aylık süreci yazmaya kalksanız on ciltlik bir kitap serisi çıkarabilirsiniz. Ama bizi bu sonuçlara getiren en önemli, dikkat çekici ve seçmenin mesajını özetlemeye çalışalım.
Ak Parti - Mesajı iyi okumazlarsa bu son iktidarları olacaktır.

2002 yılından bu yana girdiği tüm seçimlerden zaferle çıkan Ak Parti, parti olarak bu seçimlerde oyunu aşağıda belirteceğimiz etkenlere bağlı olarak biraz düşürmüş olmakla birlikte, Cumhurbaşkanı bir önceki seçimlerde aldığı oy oranını da aşarak partisinin çok üstünde bir oy almış görünüyor. Yani asıl hedefte olan Erdoğan her seçimde oylarını arttırıyor. Ak Parti oylarının bir miktarı MHP’ye vefa oyu olarak geçmiş gibi görünse de, ben asıl kaybın ekonomik nedenlere bağlı olarak düşüşe geçtiğini düşünenlerdenim. Kaldı ki seçim beyannameleri ve kampanyalarında ekonomik sıkıntı çeken işçi, işçi emeklileri, alt ve orta gelirli vatandaşa yönelik hiçbir vaatleri, eylemleri, söylemleri yoktu. İşte asıl düşüş nedeninin bu duruma bağlı olarak geliştiğini ve ilerideki seçimlerde Ak Parti'yi sıkıntıya sokacak en büyük tehlikenin ekonomi, yani dar gelirli vatandaşın geçim sıkıntısı olduğunu kabul etmeleri ve bu mesajı çok çok iyi okumaları gerekmektedir.
Daha açık bir dille ifade edeyim. Şimdilik lidere, yani Sayın Erdoğan’a dayalı olarak birinciliğini, varlığını sürdüren Ak Parti, dar gelirli vatandaşların sıkıntıları başta olmak üzere hayat pahalılığına yönelik, yani ekonomiyle ilgili acil önlemler alıp, önceliklerini bu konuya vermezlerse, bu son iktidarları olacağı kesin gibi görünüyor. Peki, durum buysa neden yine birinci çıktı diyebilirsiniz. Başta iç ve dış güvenlik olmak üzere, terör örgütlerine, vatan hainlerine yönelik mücadele ve bu konulardaki eksikliklerin giderilmesi, yarım kalanların tamamlanabilmesi, özellikle Türkiye düşmanları ve küresel güçlere karşı milletin, Sayın Cumhurbaşkanına ve Ak Parti'ye haklı gerekçelerle bir kez daha vize verdiği açıkça görülüyor. Halkın Sayın Erdoğan ve Ak Parti yöneticilerine verdiği açık mesaj budur. Dikkatli olmazlarsa ve milletin mesajını iyi okumazlarsa bir dahaki seçimlerde işlerinin eskisi kadar kolay olmayacağı apaçık ortadadır.

Gelelim CHP’ye...

İnanın bu konunun neresinden tutsam da nerede bıraksam onu bile bilmiyorum. CHP’nin neden iktidar olamadığını hemen hemen hepimiz kabul etsekte etmesekte gayet iyi biliyoruz. Ama bu sefer CHP tarihinde, ilk kez bir fırsat yakalamış gibi görünüyor. Bu partinin kendisi ve seçmen kitlesi için kazara da olsa en iyi yaptığı şey Muharrem İnce gibi bir adayı sahaya sürmüş olmasıdır. Dikkat ederseniz tarihinde ilk kez Sayın İnce partisinin çok üzerinde bir oy alarak bir ilki gerçekleştiriyor ve % 30 bandını aşıyor. Peki, Muharrem İnceyi diğer klasik CHP’lilerden ayıran özellikler neydi de bu kadar oy alabildi. Genç, vizyon sahibi, heyecanlı, hitabeti, hakimiyeti ve sürükleyici tarafları oldukça güçlü görünüyor. Bana göre asıl neden özeleştiri yapabilen, eleştiriye açık olan, doğal, toplumun tüm kesimlerine hitap etmeye çalışan samimi ve açık sözlü bir yapıya sahip olmasıdır. Bunu şöyle örneklendirebiliriz.

Basın açıklamasını dikkatle izledim ve duyduklarım karşısında işte klasik, hastalıklı muhalefet anlayışının değiştiği andır dedim. Kışkırtıcı bir İngiliz gazetecinin "sokağa çıkacak mısınız?" başka bir gazetecinin "Erdoğan’ı tebrik edecek misiniz?" gibi soruları karşısında ve seçim sonuçlarıyla ilgili verdiği cevaplar, takındığı tavır ve üslup doğrusu takdire şayandı. Bir lidere, lider adayına, ülkeyi yönetmeye talip bir kişiye yakışan usul, üslup budur, bu olmalıdır. Çok açık bir dille ifade ediyorum. Eğer değişmezse, yanlış yönlendirilmezse, heyecanına yenilip kibre kapılmazsa, klasik CHP zihniyetine geri dönmezse, ezberleri bozan, büyük kitleleri arkasından sürükleyebilecek, alışılmışın dışında yeni bir lider doğmuştur diyebiliriz.

Peki, daha fazla oy alabilir miydi? Evet alabilirdi. Özellikle milletin hassas olduğu konularda büyük hatalar yapmasalardı. Örneğin, sırf Ak Parti fazla milletvekili çıkaramasın diye, milletin son derece hassas olduğu terörist destekli, katillerin ve ülke düşmanlarının talimatlarıyla sözde siyaset yapan bir parti için çalışmayı bırakıp, sadece kendileri için çalışsalardı. Yine kışkırtıcı, isyancı başı, teröristlerin ve dış güçlerin maşası, kendini sözde Kürt vatandaşlarımızın temsilcisi olarak gösteren ama onların en büyük düşmanı olan, kandan beslenen birini cezaevinde ziyaret ederek, milletin damarına basıp, küçük hesaplar peşinde koşmasaydı.

Yine, milletimizin en hassas olduğu terör konusunda son derece başarılı bir komutanı alkış yapmak gibi basit bir konu yüzünden günlerce hedefine koymasaydı. Yine, milletimizin hassasiyet gösterdiği ordumuzu yöneten milletin medeni iftiharı genelkurmay başkanımızı hedefine koymasaydı. Yine, özellikle son büyük mitinglerinde kalabalığın, coşkunun heyecana kapılıp, satır aralarında "yargılayacağız, yargılanacaksınız" gibi karşı seçmeni endişelendiren, intikam içeren kavramları sık kullanarak, taraftarlarını kontrolden çıkaracak söylemlerinden uzak durarak, sosyal medyada bu kavramların dalga dalga yayılmasının önüne geçebilseydi.
Yine, başörtüsü namaz gibi konulara girip, trajikomik bir duruma düşmeseydi; ki bunu söylememin sebebi CHP’nin bu konulardaki geçmiş sicili bir hayli kabarıktır. Hele ki, Sayın İnce çok iyi niyetli olsa bile bunu CHP kökenli biri söylüyorsa muhafazakâr kesimde karşılık bulması biraz sıkıntılı görünüyor. Çünkü CHP’nin içinde ve taraftarında, CHP adına hareket ettiğini söyleyen ve sosyal medyalarda bir hayli etkin olan azınlık diyebileceğimiz ama oldukça etkili bir grup var ki, başıboş, küfürbaz, intikam yeminleri eden, küfür seansları düzenleyen sümüklü bir grup. CHP’nin din düşmanıymış gibi görünmesine neden olan, muhafazakâr kesimi öcüymüş gibi gösteren bu sümüklü grubun önü kesilmediği sürece %50+1'e, ulaşması bir hayli zor gibi görünüyor. Kaldı ki, bu ve benzeri gruplara bu fırsatı veren, maalesef söylem ve eylemleriyle her zaman yine CHP yöneticileri olmuştur. Yine, Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Kuleli Askeri Lisesi gibi eften püften konularla değerli zamanını harcamasaydı. 

İşte bütün bunlar, CHP seçmeninde karşılık bulabilir fakat karşı seçmene itici gelen, karşılık bulmayan, bulması da mümkün olmayan büyük hatalardır. Çünkü siz bir rüzgâr yakalamışsınız ve 80 milyonun başkanı olacağınızı iddia ediyorsunuz. Onun için her söyleminiz toplumun tüm kesimlerine hitap eden, karşılığı olan türden olmalıdır. Bunun gibi birçok önemli örnekler sıralayabiliriz. Eğer tüm bunlardan uzak durabilseydi, samimiyetle söylüyorum %30 değil, %35 bandını rahatlıkla aşardı. Zira kampanyası sırasında özellikle dar gelirli vatandaşlara, asgari ücretlilere, işçilere ve işçi emeklilerine yönelik vaatleri oldukça etkiliydi ve vatandaşta karşılık buldu. 

Peki, Sayın İnce halkta karşılık bulması mümkün olmayan bu olumsuz söylemlerini değiştirebilir mi? Şahsi fikrimi sorarsanız evet değiştirebilir. Çünkü İnce klişeleşmiş, klasik, kutuplaştırıcı, kaybettiğinde oynamıyorum, yan çiziyorum demeyen alışılagelmiş CHP zihniyetinden kolayca çıkabilecek vizyona sahip olmakla birlikte, sol görüşlü kesimin üzerine yapışıp kalmış, yukarıdaki bazı örneklemelerde olduğu gibi birçok olumsuzluklardan bu partiyi kurtarabilecek tek kişi gibi görünüyor. Daha açık bir ifadeyle Sayın İnce, CHP için büyük bir şanstır ve CHP camiası bu durumu mutlaka değerlendirmelidir. Eğer İnce böyle bir şansı elde edebilirse, ilk önce CHP’ye çöreklenmiş terörist sevicilerinden ve yukarıda bahsini ettiğimiz sümüklü gruplardan kurtularak işe başlamalıdır. İşte o zaman İnce'yi kimse tutamaz ve Ak Parti'yi zorlayan tek aday olur. Ben şahsen Sayın İnce'nin bu potansiyele sahip olduğunu düşünen ve inananlardanım.

Birde Kılıçdaroğlu meselesi var ki sormayın gitsin...

CHP camiası bu zati muhteremden biran evvel kurtulmalıdır. Basın açıklamasını izledim dillere desten, şaka gibi vallahi. Başarısızlığını kabul etmeyen, dik başlı, yüzsüzlüğün, pişkinliğin bu kadarına da pes. Gazetecilerin sorusuna "Diktatör kutlanır mı, Ak Parti kaybetti" diyor. Yahu Ak Parti en yakın rakibine 22 puan, yani 11 milyona yakın fark atmış. Ne yani oyların yüzde yüzünü mü alması gerekiyordu? Daha ne olmasını bekliyor anlayamadım gitti. Milletin iradesini hiçe sayıyor ve milleti aptal yerine koyup, resmen alay ediyor, aşağılıyor. Fakat kendi diktatörlüğünün farkında bile değil, ya da işine öyle geliyor. Sayın İnce’den kurtulmak için aday yapıp, şutladığını zannetti ama evdeki hesabı çarşıyı tutmadı. İnce uçtu ve CHP’nin kırk yılda yapamadığını yaptı. Üstelik bunu da acemi ve hızlı bir giriş yapmış olmasına rağmen. Hayatında bir kere doğru bir şey yapıp, koltuğunu derhal İnce'ye devretmesi gerekmiyor muydu? Bu zati muhteremle ilgili çok şey var yazılıp, çizilecek ama şu kadarını söyleyeyim: İyi ki de bu beyefendi yanlışlıkla Cumhurbaşkanı adayı falan olmamış. Aksi halde, bırakın %30 bandını, %10 barajını bile aşamazdı ve yine çamura yatardı. Bu da yetmezdi gider bizi, yani kendi ülkesini ve milletini Türkiye düşmanlarına şikayet etmek için aylarca kapı kapı dolaşırdı. Kabus gibi, gayri çittiği, çocuk gibi ne söylediğinin farkında olmayan, başarısızlıklarına her seferinde bir kılıf uyduran ve koltuğundan kalkmaya hiç mi hiç niyeti olmayan tuhaf, sürekli negatif, sıkıntılı bir adam. CHP seçmenine en büyük zararı bu zati muhterem başta olmak üzere, etrafına çöreklenmiş terörist sevicileri ve şirazeden çıkmış kendini gerçek CHP’li diye adlandıran yukarıda bahsettiğimiz kontrolden çıkmış uç gruplar veriyor.

(İYİ PARTİ-SAADET PARTİSİ VE HDP YARIN...)

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.