1966’dan beri düzenlenen ITB Berlin Fuarı’nın, dünyadaki turizm tercihlerinin çoğunlukla belirlendiği bir fuar niteliğinde olduğunu ifade eden Ünal, Almanya’nın Türkiye’nin en büyük pazarı olması sebebiyle fuarın Türkiye için ayrı bir öneme sahip olduğunu kaydetti.
Alman seyahatçilerin tercihlerini anlamanın ve buna göre hareket etmenin sektör açısından önemli olduğunu söyleyen Ünal, ‘’Sektör temsilcileri, fuardaki görüşmeler çerçevesinde Almanya pazarına dönük planlamalar yapma şansı elde edecek. Biz de iki gün boyunca burada olacağız. Bakanlık olarak önümüzdeki süreçte yapmayı planladığımız şeyleri hem basınla hem sektör temsilcileriyle hem de büyük tur operatörleriyle paylaşma şansı yakalayacağız.’’ şeklinde konuştu.
‘ALMANYA PAZARINDA GERİLEME DEĞİL ARTIŞ BEKLİYORUZ’
Almanya pazarında son dönemde yaşanan büyük düşüşleri değerlendiren Ünal, şunları söyledi:
‘’Türkiye’nin Almanya’da bir kayıp yaşayacağını düşünmüyorum. Çünkü bizim Almanya’da Türkiye’ye seyahat etmeyi tercih eden kesimle kurduğumuz köklü bir ilişki var. Almanya bizim için yeni bir pazar değil, bu insanlar Türkiye’yi biliyorlar. Bundan sonraki süreçte, Almanya’da bugüne kadar hizmet verdiğimiz kesimin ötesine geçerek yeni segmentlere yönelmeyi planlıyoruz. Geniş bir yelpazede yeni bir ürün çeşitliliği planlıyoruz. Orta-üst gelir grubuna dönük, kültür sanat, sağlık, spor, yürüyüş yolları gibi alanlara dair pek çok planımız var. Bu adımları atarken de pazarda kayıp yaşamayı değil, aksine artış elde etmeyi bekliyoruz.’’
‘TURİZMİ ETKİLEYECEK BİR GÜVENLİK SORUNUMUZ YOK’
Güvenlik kaygılarının Almanya ve Avrupa pazarına etkisini değerlendiren Ünal, şu şekilde konuştu:
‘’Bu sadece Türkiye’nin sorunu değil. Utrecht ya da Madrid ne kadar güvenliyse, İstanbul ya da Ankara da o kadar güvenli. Üstelik biz, son dönemde her anlamda güvenlik tedbirlerimizi son derece artırdık. Şu anda Türkiye’de turizmi etkileyecek bir güvenlik sorunumuz yok, ancak böyle bir algı yaratma çabası var.
‘MÜLTECİ SORUNU BİR GÜVENLİK SORUNU DEĞİLDİR’
Mülteci sorunu da yalnızca bizim değil, tüm Avrupa’nın ortak sorunu. Bu konuda başta Merkel olmak üzere, Avrupalı liderlerin büyük çaba gösterdiğini düşünüyorum. Şunu da belirtmek istiyorum: Mülteci sorunu bir güvenlik sorunu değil; bir insanlık sorunu. Mültecilerin geçiş noktalarındaki ülkeleri güvenlik zaafı gibi görmektense olaya tamamen insanlık açısından bakmak lazım. Bu konunun turizmle bir alakası olmamalı, hepimiz insanlığın üzerine düşen ortak sorumluluğu konuşmalıyız.’’
‘YATAK ARZINI KISITLAMA DEĞİL, ÇEŞİTLENDİRME EĞİLİMİNDEYİZ’
Ünal, Bakanlığın, sektördeki yatak arzı fazlalığı problemine karşı bir önlem alıp almayacağı yönündeki sorumuza ise şu şekilde yanıt verdi:
‘’Bakanlığın bu konuda yaptığı ciddi bir planlama var. Turizm gelişim bölgelerinde ve turizm bölgelerinde kapasite artışının hangi çerçevede yapıldığına dair sıkı bir çalışma yürütüyoruz. Biz şu anda kısıtlamak yerine, geliştirmek, çeşitlendirmek ve büyütmek çabası içerisindeyiz. Enerjimizi; ürün çeşitliliğimizi, pazar çeşitliliğimizi ve pazar payımızı artırmaya ve daha fazla bölgeye daha kolay ulaşımı sağlamaya yoğunlaştırmış durumdayız.’’
‘SEKTÖRÜN ŞU AN İÇİN İSTİHDAM SORUNU YOK’
Sektör temsilcilerinin Turizm Acil Eylem Planı’na dair eleştirilerine dönük adım atılıp atılmayacağı yönündeki sorumuzu yanıtlayan Ünal, şunları söyledi:
‘’Turizm sektöründe istihdama dair Çalışma Bakanlığı ile yürüttüğümüz bir çalışma var. Sektörün istihdam ile alakalı yaşayabileceği sıkıntılara dönük alacağımız tedbirleri önümüzdeki günlerde Çalışma Bakanımızla birlikte açıklayacağız.
Ancak burada önemli bir konu var: Biz bu planlamaları yaparken, öngörü ya da varsayım üzerinden hareket edemeyiz. Önemli olan var olan sorunu doğru yönetmektir. Sektöre doğru zamanda doğru çözümü üretmek gerekir.
Sorunu ve sorunun sonuçlarını doğru şekilde görmek, bir etki analizi yapmak ve bu etki analizine göre bir çözüm geliştirilerek paylaşmak gerekir. Şu anda sektörün çalışanlara dönük bir krizi söz konusu değil. Böyle bir sorunun etkilerini ancak temmuz-ağustos aylarında görmeye başlarız; ekim-kasım aylarında da muhtemel sonuçlarını görmüş oluruz. Dolayısıyla, temmuz-ağustos aylarında gerekli tedbirlerimizi alıp, açıklarız.’’
Güncelleme Tarihi: 10 Mart 2016, 10:13