1994 1995 yılları arasında Tansu Çiller döneminde devlet bakanlığı görevinde bulunan siyasetçi Önay Alpago Alanya'ya geldi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)'nin konuğu olarak Alanya'ya gelen Alpago gazetecilerle buluştu.
Ali Hancı'nın sahibi olduğu Hancı Gurme'de yapılan toplantıda Alpago'ya CHP Alanya İlçe Başkanı Ali Takavut ve yönetimi ile CHP Meclis Üyeleri eşlik etti.
"Hayır kardeşliği gördüm"
Gazeteilerin sorularını yanıtlayan Alpago referandum çalışmaları kapsamında Alanya'ya geldiğini belirtti ve emeği geçen isimlere teşekkür etti. Alpago, "Uzunca bir süredir hepimiz ulaşabildiğimiz her yerde referandumla ilgili düşüncelerimizi aktarıyoruz. Adı üstüde iki seçenekli bir seçimdir bu.ortaya getirilen anayasa değişiklik taslağına evet yada hayır diyeceğiz. Ancak bu haklarımızı özgürce kullanabilmeliyiz. Okuyup, inceleyip kendi özgür irademizle oy vermeliyiz. Böylesine bir özgürlük ortamında ne yazık ki referandum çalışmaları sürmüyor. Ne yazık ki evet diyen yurttaşlar çok daha farklı koşullarda bu çalışmayı yürütürken hayır diyen vatandaşların üzerinde ciddi bir baskı olduğunu biliyorum. Bir yandan devletin gücünü kullananlar, bi yandan psikolojik baskı yapmaya çalışanlar öte yandan bunun manevi bir zarar vereceğini düşündürerek hayır tarafında bir korku ve panik havası yerleştirilmeye çalışılıyor. Ama öyle de olsa Türkiye2nin pek çok yerini gezdim ortaklaşa bir hayır kardeşliği gördüm. Çünkü hayır oyu verecek olan vatandaşların hepsinin kendisine göre bir hayır sebebi var. İşçiler için, işsizler için, kadınlar için, esnaf için, ticaretle uğraşanlar için, kamuda çalışanlar için bir hayır gerekçesi var. Bu kendi gerekçesi ile ortaya getirilen anayasa taslağının anti demokratik görüntüsü ile birleştiği zaman, 16 Nisan’da yapılacak olan referandum da önemli bir oy yüzdesi ile hayır oyu çıkacağına inanıyorum. Gördüğüm, yaşadığım, aldığım bilgiler bu yönde." dedi.
"Hepimizin ortak kaderi"
Parlamenter demokrasi anlayışı ile uzun yıllardır yaşadığımız belirten Alpago, "Elbette parlamenter demokrasinin de yanlışları vardır eksikleri vardır. Ama çoğulcu ve katılımcı bir seçimle bu eksiklerin giderilmesi daha demokratik, daha özgürlüklere dayalı bir rejimi sürdürmek gerekirken ve bu yapılmalıyken; şimdi hiç bilmediğimiz herhangi bir tecrübemizin olmadığı bir rejim tehdidi ile karşı karşıyayız. Oysaki 1919’da Amasya Bildirgesinden bugüne kadar biz milli egemenliğin mille ait olduğuna inandık. Bu düşünceyi her alanda sürdürdük. Millet egemenliğini kimler eliyle kullanır, anayasada tarifine baktığımız zaman; ya milletvekilleri ile ya da yargı organı ile kullanacağımız yazılmıştır. Bu madde değişmemiştir. Biz yine egemenliğimizi yine kendi elimizle kendi seçtiğimiz milletvekillileri ile kullanmalıyız. Yargıda Türk milleti adına karar veren tarafsız ve adil olduğuna güvenebilmeliyiz. Oysa getirilen değişikliklerle TBMM’nin yasa yapma tekeli elinden alınıyor. Başta bütçe gibi çok önemli bir konuda yaklaşık 7 Trilyonluk gibi bir bütçenin meclis tarafından yapılması hazırlanması gerekirken bu etki bir kişiye veriliyor. Kanunların yanında kanun gücünde kararnamelerle cumhurbaşkanının ülkenin yönetiminde tek söz sahibi olması ve yargının da giderek bir siyasi partinin kontrolü altına alınıyor olması tüm yurttaşları çok ciddi şekilde kaygılandırmaktadır. Hangi partiden olduğumuzun hiç önemi yok. Partilerimiz farklı olabilir, hayatlarımız farklı olabilir, tercihlerimiz farklı olabilir ama bugün karşı karşıya kaldığımız nokta hepimizin ortak kaderidir. Yarın ki Türkiye’yi nasıl yaşayacağımızın bir güvencesi olmamasıdır. O nedenle anayasa değişikliğini okuyan dinleyen anlayan bütün vatandaşlarımızın sonunun ne olduğu belli olmayan bir yasaya bir kişinin elline ülkenin bütün yetkilerinin verilmesine izin vermeyeceği düşüncesine olan inancımı burada da bir kez daha ifade ediyorum." diye konuştu.
"Toplumdan bir referandum talebi gelmedi"
Gazetecilerin sorduğu neden hayır? sorusunu yanıtlayan Alpago, "Hayır diyenler bir hayli uzun anlattılar anlatmaya da devam ediyorlar. Ben evetin çok gerekçesini göremedim. Neden hayır diyoruz? Şimdi örneğin; İskandinav ülkelerinde çok sık referandum yapılır. Neden yapılır? İnsanların farklı talepleri vardır. Değişen koşullara göre, değişen yaşam biçimlerine göre bu farklılıkların yasal düzenleme içine alınmasını isterler bu taleplerini de siyasete taşırlar ve siyaset ciddiye alır referandum yapar. Bizdeki referanduma gitme sürecine baktığımız zaman toplumdan gelen bir talep olmadı. Eğer olsaydı toplumu bugün nedir sıkıntısı? Hepiniz Alanya’da aynı sorunları yaşıyorsunuzdur eminim. İssizliktir, yoksulluktur, yaşam kaygısıdır, terördür, ülkemizin başka ülkelerle ilişkileridir. Bunlarla ilgili sıkıntıları herkes yaşarken anayasa değişikliği bu sorunlara ilişkin hiçbir çözüm getirmiyor. Ne işsizlikle ilgili, ne ekonomi ile ilgili, ne kadının yaşadığı sorunlarla ilgili, ne eğitim ne sağlıkla ilgili hiçbir düzenleme yok. Sadece bir kişinin eline devletin milletin kurumlarını, hatta kendi siyasi partisinin tek kontrol mekanizmasını oluşturacak bir zevki düzenleme getiriliyor. Biz en çok buna karşıyız. Çünkü demokratik ülkelerde meclisin görevi ayrıdır, hükümetin görevi ayrıdır, yargının görevi ayrıdır. Bu kuvvetler birbirini gerektiği zaman denetlemek ve kontrol etmek zorundadır. O halde bir kişiye verilen güç, yani kuvvetler ayrılığı prensibinin yok eden güç ve o şekilde düzenlenmiş bir anayasa değildir" şeklinde konuştu.
"Alanya kendi sorunlarına yönelemiyor"
Alanya'nın referandum nedeniyle kendi sorunları ile uğraşamadığını belirten Alpago, "O yüzden böylesine bir demokratik geleneği ne için olduğunu bilmediğimiz, sadece bir kişinin ihtiyaçları ve isteklerine göre düzenlenen bir temel yasa halinde halkın önüne getirilmiş olmasını bile doğrusu büyük bir haksızlık olarak görüyorum. Hepimizin emeğimizi, zamanımızı ve enerjimizi başka konularda yoğunlaştırması gerekirdi. Örneğin Alanya için; azalan turist sayısını nasıl çoğaltabiliriz? Kapatılan otelleri yada turist ağırlama merkezlerinin bu krizine nasıl çözüm bulabiliriz? Yeni istihdam alanları nasıl yaratabiliriz? Üniversitemiz var Alanya’da iki tane bu öğrenciler mezun olduğu zaman hangi olanakları onlara sunabiliriz. Şehit cenazesi gelmemesi için terörle mücadelede hangi önlemleri alabiliriz. Hepimizin gündemi bunlarken şimdi öyle bir rejim değişikliğine gidiyoruz ki; bir kişi hem cumhurbaşkanı, devletin başı, hükümetin başı, savcının başı, hakimin başı, hekimin başı, disiplin işlemlerinin başı, kamu yönetiminin başı, devletteki her türlü idari yapılanmayı yeniden yapan, kaldıran değiştiren kurumsal yapının başı. Bu kadar yetki bir kişiye verilirse; o bir kişinin de hata yapma riski her zaman olduğuna göre, belirsiz, önü görülmeyen, frensiz bir araba yolculuğu yapmaya benzer. Bizim alıştığımız bir araba var. Belki arabayı biraz daha yenileriz, frenlerine biraz daha bakarız ama bildiğimiz alıştığımız yolculuk yaptığımız otobüsle devam ederiz" diyerek sözlerini noktaladı.
Güncelleme Tarihi: 04 Nisan 2017, 15:49