HEMOROİD VE OBEZİTEYE “TIKALI DAMAR” TEDAVİSİ

11’inci Girişimsel Radyoloji Yıllık Toplantısı’nda konuşan Prof. Dr. Ahmet Yiğit Göktay, hemoroid, prostat ve obezitede yeni bir tedavi yöntemi olan “Damar tıkama” yönteminden söz etti. Yöntem ile açık damar tıkanarak tedavi ediliyor.

HEMOROİD VE OBEZİTEYE “TIKALI DAMAR” TEDAVİSİ

Türk Girişimsel Radyoloji Derneği (TGRD) tarafından düzenlenen “11. Girişimsel Radyoloji Yıllık Toplantısı” Antalya’nın Belek bölgesinde bir otelde gerçekleştirildi. TGRD Başkanı Prof. Dr. Mehmet Halil Öztürk, girişimsel radyoloji hakkında bilgiler verdi. Klasik radyolojinin özelleşmiş bir hali olduğunu belirten Prof. Öztürk, “Klasik radyolojide, yani tanısal radyolojide, doktorlar değişik görüntüleme cihazlarını kullanarak deyim yerindeyse hastanın içini görerek hastalıklara tanı koyarlar. Bu amaçla kullanılan röntgen, mamografi, ultrason, doppler, tomografi ve MR gibi çok sayıda görüntüleme cihazları mevcuttur. Girişimsel radyologlar ise, yine aynı cihazların bir veya birkaçını kılavuz olarak kullanarak hastalıklara müdahale ederler. Bir diğer ifade ile; Girişimsel Radyoloji, görüntüleme ile tanı koyan radyoloji uzmanlarının görüntüleme kılavuzluğunda tedavi yapmalarıdır” dedi. Girişimsel radyolojik işlemlerinin ciltte açılan küçük bir kesi ile vücut içerisine giren iğne ve plastik borularla gerçekleştirildiğini de belirten Prof. Öztürk, bu şekilde çok geniş yelpazedeki hastalara müdahale edildiğini ifade etti.

banner111
“DAMARI İSTERSEK AÇIYORUZ, İSTERSEK KAPATIYORUZ”

TGRD Başkanı Prof. Dr. Mehmet Halil Öztürk, girişimsel radyolojide damarın durumuna damara istediklerini yapabildiklerini belirterek şöyle konuştu:
“Damarı istersek açıyoruz istersek kapıyoruz. Girişimsel radyolojinin güzelliği burada. Damarın durumuna bağlı bir durum bu. Damarın genişlemesi bir sorunsa bunu kapatıyoruz, damarın daralmasıyla açabiliyoruz. Damar anormal genişleyip kanama yapınca tamamen kapatabiliyoruz. Girişimsel radyoloji tıbbın lokomotifi. Yüksek teknolojiyi kullanıyoruz ve sürekli fikirler üreten bir branştır. Girişimsel radyoloji bir görüntüleme branşı olduğu için görüntüleme cihazlarının hepsine hakimdir. Hem ultrason hem de anjiyoyu aynı anda kullanırsanız başarı şansınız daha yüksektir” dedi.

ABLASYON YÖNTEMİ

Türk Girişimsel Radyoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Devrim Akıncı, tümörün içine girerek yakma veya dondurma yöntemi olan ablasyon yönteminden söz etti. Bu yöntemin sıklıkla karaciğer tümörlerinde kullanıldığını belirten Prof. Akıncı, “Tümör ablasyonu gibi bir durumda tümörü görerek özel iğnelerle tümör içine girerek bu tümörü yakıp ya da donduruyoruz. 20 yılı aşkındır yaygın olarak kullanılıyor. Karaciğer en sık kullanılan yerdir. Karaciğerin kendi kanseri olan kanser türlerinde 2 cm küçük tümörlerde bu kapalı yöntemle yakıyoruz. Tümör çapı büyüdüğünde bu işlemin etkinliği biraz azalıyor. Hastalarımızın yüzde 25-30’u ameliyatla tedavi edilecek hastalardır. Bazı durumlarda da hastaların genel durumu bu ameliyatı kaldıracak durumda değilse bu durumda girişimsel radyoloji ve ablasyon yöntemi sıkça tercih ediliyor. İşlemin yapılmasının ardından ertesi gün hasta evine dönebiliyor. Böyle olunca bu tip işlemlerin maliyeti daha az oluyor. En sık karaciğer olabilir ancak vücudun birçok noktasındaki tümörlerde kullanılıyor bu yöntem” dedi.

TGRD Eğitim Birimi Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Erol Akgül, Girişimsel Nöroradyoloji’nin beyin ve omurilik ile ilişkili damarsal hastalıkların tedavisini, hastaya klasik cerrahi yöntemleri uygulamadan, yani hastayı kesmeden tedavi eden "Girişimsel Radyoloji" alt dalı olduğunu söyledi. Bu yöntemde hastanın atardamarına küçük bir iğne yardımı ile girildiğini belirten Prof. Akgül, “Buradan hastalıklı damara ulaşılarak bu yönteme uygun malzemelerle tedavi işlemi yapılır. Bu tedavi yöntemine damar yoluyla veya endovasküler yolla tedavi de denilmektedir. İşlem için iğneler, kılavuz teller, ince uzun kateter denilen tüpler, metalik veya sıvı dolgu maddeleri ile özel üretilmiş stentler ve balonlar kullanılır. Bu malzemeler diğer vücut bölgelerinde ve organlarında kullanılan diğer malzemelere göre daha küçük boyutlardadır. Bu tedavi işlemlerini yapan kişilerin, bu konuda tecrübeye sahip uzman girişimsel nörooradyologlar tarafından yapılması önemlidir. Girişimsel nöroradyolojide yapılan tedavilerin içinde akut inme ve inmeye yol açan damarsal hastalıkların tedavisi dışında beyin anevrizması yani baloncuklarının tedavisi ile arterio-venöz malformasyon ve fistül dediğimiz beyin/omurilik ve baş/boyundaki damar yumaklarının tedavisini de sayabiliriz. Son yıllardaki teknolojik gelişmeler nedeniyle tedavi edilen hastaların alanı inanılmaz genişledi. Cerrahi yöntem, omurilik hastalarında neredeyse ikinci plana inmiş durumda” dedi.

TEDAVİ EDİLMEZSE YÜZDE 50’Sİ ÖLEBİLECEK HASTALAR

Beyin damarında oluşan baloncuklar nedeniyle hastaların genelde beyin kanaması ile hastaneye kaldırıldığını belirten Prof. Akgül, “Bu hastalar genellikle beyin kanaması ile gelmekte olup tedavi edilmediği takdirde yüzde 50 gibi yüksek bir oranda ölümle sonuçlanmaktadır. Eğer hasta yaşar ise kalıcı nörolojik hasarlar gelişmektedir. Anevrizmanın yerine ve şekline bağlı olarak farklı damar içi tedavi yöntemleri kullanılmaktadır. Bazen anevrizmanın sadece içi doldurularak kapatılmakta, bazen bu işlem balon yardımı ile veya özel üretilmiş stentler yerleştirilerek yapılmaktadır. Bazı durumlarda anevrizma ile birlikte damar tamamen de kapatılabilmektedir” dedi.

“İNME SAKATLIĞA NEDEN OLMA AÇISINDAN İLK SIRADA YER ALIYOR”

Prof. Akgül, inmeyle ilgili bilgiler de verdi. İnmenin halk arasında felç olarak da bilindiğini belirten Akgül, “İnmede ani olarak beyni besleyen damarların birisi pıhtı nedeniyle tıkanıyor. Beyin dokusu kanlanamayınca hücreler ölüyor ve beyin hasar görüyor ve hastanın ölümü ya da geçici, kalıcı felç ortaya çıkıyor. Tıp alanında son yıllarda yaşanan baş döndürücü gelişmelere rağmen inmeye bağlı ölümler, birçok ülkede 3’üncü, bazı ülkelerde ise 2’nci sırada yer almaktadır. Diğer taraftan sakatlığa yol açan hastalıklar açısından ilk sırada olması dikkat çekicidir. Felç sonucu kişisel mağduriyetler, aile dramları yaşanmakta ve büyük ekonomik kayıplara neden olmaktadır” dedi.

PROSTAT, HEMOROİD VE OBEZİTEYE “TIKALI DAMAR” TEDAVİSİ

Türk Girişimsel Radyoloji Derneği, Bilimsel Kurul Başkanı Prof. Dr. A. Yiğit Göktay, damar yoluyla tedavi denilinde genelde akla tıkalı damarın açılmasının geldiğini belirterek bazen açık damarın tıkanması ile tedavi edilen hastalıkların da olduğunu söyledi. Vücutta önlenemeyen ve ani gelişen bazı kanamaların durdurulması için damar tıkama yönteminin kullanıldığını belirten Prof. Göktay, “Damarın içinden tıkanması (embolizasyon) anjiyo ile birlikte yapılabilen bir işlem ve çok ince bir teknikle özel malzemelerin kullanılmasını gerektiriyor. Bu özel yönteme en basit örnekler vücuttaki kanamaların durdurulması olarak verilebilir. Mide-barsak kanamalarında, durdurulamayan burun kanamalarında ya da çeşitli hastalıklarda ortaya çıkan akciğer, böbrek kanamalarında girişimsel radyolog kanayan damarı anjiyo ile bulur, en ucuna kadar özel cihazlar ile ilerler ve organa hiç zarar vermeden kanamayı damar içerisinden tıkama yöntemi ile durdurur” dedi.
Prof. Göktay, damar tıkama yöntemiyle prostat, hemoroid ve obeziteyi tedavi edebildiklerini söyledi. 

Damarın içinden tıkanarak prostat tedavisinde büyük başarı elde ettiklerini belirten Göktay şöyle konuştu:

“Damarın içinden tıkanması ile iyileştirilebilen hastalıklar arasına son yıllarda prostat rahatsızlıkları da katılmıştır. Ameliyat olması risk taşıyan ya da hasta tercihi olarak ameliyatı istemeyen prostat hastalarında ileri teknoloji ürünü çok özel cihazlar ile prostata yönelik tıkama işlemi yapılarak tedavide büyük bir başarı sağlanmıştır. Yenilik olarak ortaya çıkan bir başka uygulama hemoroid hastalarında bu yöntemin kullanılmasıdır, yine özel bir teknikle aşırı kanamalı ve ameliyat için uygun olmayan hemoroid hastalarında yapılan girişimsel hemoroid embolizasyonu tedavileri etkin başarı sağlamış ve bu alanda çalışan hekimler arasında heyecan uyandırmıştır. Son dönemde popülarite kazanan bir başka uygulama ise aşırı şişmanlık, morbid obezite nedeniyle yaşam kalitesi düşen hastalarda midenin acıkma merkezini besleyen damarların özel bir embolizasyon yöntemi ile tıkanması prensibine dayanan bariatrik embolizasyondur. Hasta konforunu ön planda tutan bu yöntemde ameliyata gerek kalmadan sadece anjiyografi uygulanarak yapılan embolizasyon sonrası başarılı sonuçlar elde edilmiş ve özellikle batıda obezite tedavisinde bu farklı alternatif tedavi yönteminin kullanımına dair çalışmalar yüz güldürücü sonuçları ile kabul görmeye başlamıştır” dedi.

Güncelleme Tarihi: 13 Mart 2016, 14:19

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER

banner97

banner82

banner83