İlkbahar sonu, yaz ve sonbahar aylarında ortaya çıkan hastalığın bulaş riski yaz aylarında enfekte havuz sularının yutulmasıyla artıyor. Güven Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Zehra Can, el ayak ağız hastalığının belirtileri, tanı, tedavi ve korunma yöntemleri hakkında bilgi verdi.
El ayak ağız hastalığı nedir
El ayak ağız hastalığının özellikle tropikal bölgelerde ve hijyenin iyi olmadığı yerlerde yaygın olarak ortaya çıktığını belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Zehra Can, “El ayak ağız hastalığı, en sık 5 yaş altındaki çocuklarda görülen, fakat bazı durumlarda daha büyük çocuklarda ve yetişkinlerde de görülebilen bulaşıcı ve viral bir hastalıktır. Ateş, boğazda kızarıklık, ellerde ve ayak tabanında, ağız içi ve ağız çevresinde döküntü ile seyreder. En sık ilkbahar sonu, yaz ve sonbahar aylarında görülür” şeklinde konuştu.
“Havuz sularının yutulması hastalığın bulaşması açısından risk oluşturur”
Virüsün hasta kişilerin ağız ve burun salgılarında, dışkı ve idrarlarında, cilt lezyonlarında bulunduğunu aktaran Uzm. Dr. Zehra Can, “Hastalar öksürme ve hapşırma sonucunda damlacık yoluyla virüsü çevreye bulaştırır. Hasta kişi ile yakın temas etme, öpme, sarılma, lezyonlu deriye dokunma, ortak eşya kullanma sonucunda ya da dışkı ve idrar ile bulaşabilir. Okul, kreş gibi toplu yaşam alanları, yazın enfekte havuz sularının yutulması hastalığın bulaşması açısından risk oluşturur. Hastalığa enterovirüs cinsinden koksakivirüs, ekovirüs ve enterovirüsler neden olur. En sık enterovirüs 71 ve koksaki virüs A grup 16 etkendir” ifadelerini kullandı.
“Özellikle küçük çocuklar ağızdaki yaralar nedeniyle beslenme güçlüğü çekebilir”
Hastalığın, iştahsızlık, kırgınlık, 38-39 derece ateş ve boğaz ağrısı gibi belirtiler ile başladığını söyleyen Uzm. Dr. Can, “Bir iki gün içinde ağız içinde, boğazda ve ağız çevresinde ağrılı, içi su dolu döküntüler çıkar. Takiben ayak tabanı ve avuç içinde de kırmızı döküntüler oluşur ve daha sonra bu döküntüler su toplar. Bazen vücudun başka bölgelerinde de döküntü olabilir. Döküntülere öksürük ve karın ağrısı eşlik edebilir. Bazı durumlarda hastalık sadece ağızda yara, bazen de sadece cilt döküntüsü şeklinde seyredebilir. Özellikle küçük çocuklar ağızdaki yaralar nedeniyle beslenme güçlüğü çekebilir” diye konuştu.
“PCR ile virüs izolasyonu sonucunda tanı konabilir”
Hastalığın tanısının genellikle klinik bulgular ile konulduğunu açıklayan Uzm. Dr. Can, “Laboratuvar testi gerekmez. Mevsim, hastanın yaşı, döküntülerin yeri ve özellikleri tanı konulmasına yardımcı olur. Hastalığın suçiçeği, herpes zoster, beşinci ve altıncı hastalık gibi viral hastalıklardan ayrımı yapılmalıdır. Çok gerektiği durumlarda nazofarenks yani genizden alınan sürüntü, döküntü içinden sıvı ve gayta örneklerinden PCR ile virüs izolasyonu sonucunda tanı konabilir. Ayrıca kanda virüse karşı oluşan antikor yanıtına bakılabilir” ifadelerini kullandı.
“Hastalar 7-10 gün içinde kendiliğinden iyileşir”
Hastalığın spesifik bir tedavisi ve aşısı bulunmadığını kaydeden Can, “Tedavi hastanın şikayetlerine ve bulgularına göre planlanır. Hastalık genellikle hafif seyreder ve kendi kendine düzelir. Boğaz ağrısı için sprey, ağrı kesici, ateş düşürücü, kaşıntı için antihistaminik, lezyonlar enfekte olursa antibiyotikli kremler kullanılabilir. Ağız içindeki yaralar nedeniyle beslenemeyen çocuklarda; yoğurt, muhallebi, çorba gibi yumuşak ve ılık gıdalar ile beslenme, bol sıvı tüketimi ve istirahat önerilir. Beslenmesi kötü olan çocuklara hastane ortamında damar yolu ile sıvı tedavisi verilebilir. Hastalar 7-10 gün içinde kendiliğinden iyileşir. Lezyonlar leke ve kabuklanma yapabilir. Bu etkiler zamanla düzelir” açıklamasını yaptı.
“Hasta çocuklar lezyonlar kuruyana kadar okula gönderilmemeli”
Hasta çocukların lezyonlar kuruyana kadar okula gönderilmemesi gerektiğini belirten Can, “Öksürük, hapşırık sırasında ağzını kapatması, mümkünse ayrı tuvalet kullanması sağlanmalıdır. Hastalıktan korunmak için hijyen kurallarına uyulmalıdır. Hasta kişilerden uzak durulmalıdır. Eller sık yıkanmalı ve kirli el ile ağız ve yüze dokunulmamalıdır. Hasta bireyle, tabak, bardak, havlu gibi ortak eşyalar kullanılmamalı, öpme ve sarılma gibi yakın temastan kaçınılmalıdır. Tuvalete girdikten sonra, bebeğin bezini değiştirdikten sonra, yemek-mama hazırlamadan önce eller sabunla yıkanmalıdır. Evde, okul ve kreşlerde kullanılan malzemeler, oyuncaklar ve temas eden yüzeyler her gün dezenfekte edilmelidir. Ortam sık sık havalandırılmalıdır. Havuzlar düzenli klorlanmalı ve küçük çocukların havuza girmemesi sağlanmalıdır” şeklinde konuştu.
Güncelleme Tarihi: 31 Ağustos 2020, 14:09