Çelik, "Hiçbir denetimi olmayan, hiçbir sorumluluğu olmadan bir sürü yetki kullanma hakkı olan, yargılanamayan bir cumhurbaşkanlığı modeli yerine Yürütme erkinin tek başlı hale geldiği, herhangi bir suç isnadıyla ilgili soruşturma açılarak Yüce Divan'a gönderilebilen, Yargı denetimine açılan bir Yürütme erki oluşturmak istiyoruz. Yasama ve Yürütme'nin katı bir şekilde ayrıldığı, Yasama'nın güçlendirilerek Yürütme'yi etkin bir şekilde denetlediği, Yargı'nın tarafsız ve bağımsız bir kurum olarak tanımlandığı ve böylece hukuk devletinin güçlendiği daha demokratik bir yönetim sistemini tesis etmek istiyoruz. 16 Nisan Anayasa Referandumu'nun ırkçılığın, İslam düşmanlığının, aşırı sağ partilerin popülist söylemlerinin yükselişte olduğu Avrupa ülkelerinin de gündemine oturduğunu görüyoruz. Her fırsatta Türkiye'ye insan hakları dersi vermeye kalkan Avrupa'daki bazı siyasi çevreler 15 Temmuz darbe girişiminde demokrasinin yanında tavır almakta geciktikleri gibi, son günlerde bakanlarımızın Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızla bir araya gelmesini engelleyerek temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan ikiyüzlü ve faşist bir tavır içindeler" dedi. 

Çelik, konuşmasına şöyle devam etti: "Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Betül Sayan Kaya'nın aralarında bulunduğu bakanlarımıza ve vatandaşlara yapılan hukuksuzluğa asıl cevabı milletimiz 16 Nisan'da sandıkta verecek. Türkiye'de siyasi irade ne kadar güçlü olursa tüm Türkiye düşmanlarına, ırkçılığa, İslam düşmanlığına, teröre karşı vereceğimiz mücadele de o kadar güçlü olacaktır. Türkiye ne kadar güçlü olursa, Avrupa'da yaşayan 7 milyon vatandaşımız ve dünyanın her yerinde el uzattığımız mazlumlar da o kadar güçlü olacaktır. Mesele memleket meselesi olduğunda Alanya, Alanya'nın Yörükleri her zaman gereğini yapmıştır. 16 Nisan'da da gereğini yapacağına inanıyorum. Önümüzdeki süreçte sistem değişikliğinin detaylarını konuşmak için farklı mecralarda sizlerle bir araya geleceğiz." 

Çelik'in ardından konuşan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Özlem Zengin, "Dünyada muazzam bir dönüşüm yaşanıyor. Madagaskar, Tanzanya ve Mozambik'te fakirliği kim yarattı? Aynı durumun Türkiye'de olduğunu düşünün. Ne var bu anayasada? 18 madde var. Bakanlarımıza yapılan muameleden sonra 'Evet' demek vacip oldu. İlerde bunun hukuken de karşılığını ödeyecekler. Türkiye uzun süredir demokratik olmaya çalışan bir ülke. 1960'dan itibaren bu ülke belli aralıklar hariç huzur bulmadı. Bu ülke geçmişte başbakanını ve iki bakanını astı. Bu insanların kabahati ülkeye hizmet etmek mi? 80'lere geldik, yeni bir kriz" diye konuştu. 

Zengin, şöyle konuştu: "Fahri Korutürk'ten sonra bir cumhurbaşkanı seçemiyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimi bu ülkede yeni dönüşümler yaşatmıştır. 2007'ye geldik. Abdullah Gül'ü aday gösterdik ama seçemedik. 'Karar yeter sayısı' denildi. CHP Anayasa Mahkemesi'ne gitti. Biz erken seçime gittik ve cumhurbaşkanını seçtik. 2007'den sonra cumhurbaşkanını halkın seçmesi için sandığı vatandaşın önüne koyduk. Halk yüzde 51 ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı seçti. Değişen Türkiye'nin zihniyeti. O dönem Anayasa Mahkemesi'nin içindeki o akıl ipleri hep geriye çekti. Cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle halk bunların bir kısmını aştı. Neden biz başörtüsü ile üniversiteye, avukat olduğum halde duruşma salonuna giremedik. 

Bu meseleye ciddi olarak sahip çıkmak zorundayız. Sandıktan 'Evet' çıkmak zorunda. 18 madde önünüze gelecek. Birinci madde Yargı'nın bağımsız olduğunu söylüyor. Bunun yanına 'tarafsız' hükmü de geliyor. Milletvekili sayısı 550'den 600'e çıkıyor. Türkiye çok büyüyen bir ülke. Avrupa'da 50 bin kişiye bir vekil, Türkiye'de 147 bin kişiye bir vekil düşüyor. Sadece bir vekille temsil edilen ilimiz var. Seçilme yaşını 25'ten 18'e indiriyoruz. Meclis Türkiye'yi yansıtacak. Burada yaşın aşağı indirilmesiyle Türkiye'de 7 milyon gencin temsili sağlanacak. Meclis'in yaş ortalaması 47. Türkiye'de çok önemli bir kesim temsil edilmiyor. Bugün Deniz Baykal 78, İsmail Kahraman 79 yaşında. Bir sorunu var mı?"