Konaklı Mahallesi’ndeki bir otelde düzenlenen ve 2 gün sürecek olan sempozyumun açılışında konuşan Sağlık-Sen Genel Başkanı Metin Memiş, çalışma hayatındaki zorlukları aşmak, daha nitelikli, güvenli ve huzurlu çalışma ortamları sağlamak, çalışanların emeğinin ve hakkının korunması için örgütlenme mücadelesi veren sendikacı dostlarıyla bir arada olduklarını kaydetti.
Sempozyumun, dünyanın neresinde olursa olsun haksızlığa, zulme uğrayan ve türlü mağduriyetler yaşayan insanların dostu, güven duyduğu ülke olan Türkiye’de gerçekleştirildiğini aktaran Memiş, "Bizler, başkaları açken tok yatmaktan kaçınan bir inançtan geliyoruz. Bütün insanlığın, dünyanın kardeş ve ‘göklerin hepimizin ortak tarlası olduğu’ gerçeğinden ve bilincinden yola çıkarak, hangi kıtadan, hangi ülkeden gelmiş olursak olalım, insanlığın tüm dertleriyle, sıkıntılarıyla ve tabii ki bunların çözümleriyle ilgili ortak düşünce ve projeler geliştirmek için var gücümüzle çalışmalıyız" dedi.
Yurt dışından birçok sendikacıyla ortak bir çalışma yaptıklarını söyleyen Memiş, "Sağlık-Sen olarak yurt dışı dayanışmaya son derece önem veriyoruz. Sendikalar olarak ortak sorunlarımıza, birlikte mücadele ederek, ortak çözümler bulmalıyız. Umut ediyorum ki çalışanların sendikaları olarak birbirimizin tecrübelerinden yararlanacağız. Bu amaçla bundan sonra da eğitim ve işbirliği anlaşmalarıyla aramızdaki ilişkileri geliştireceğiz" diye konuştu.
Hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak hem de Türkiye'nin en büyük konfederasyonu ve sendikaları olarak bu duyarlılığın örneklerini başarıyla verdiklerine inandığını söyleyen Memiş, göç yolculuğunda denizlerde hayatını kaybeden çocuk cesetlerinin sadece Türkiye'nin sahillerine değil aynı zamanda yüreklere vurduğunu ifade etti. Sınırların yanı başındaki coğrafyada atılan bombaların parçaladığı kadın ve çocuklardan yükselen feryatları en çok kendilerinin duyduğunu söyleyen Memiş, "Bütün bunları elbette dünya tarihi kaydedecek ve zamanında gerekli tedbirleri almayanları, sağır ve dilsiz kesilenleri asla affetmeyecektir" şeklinde konuştu.
Kuruldukları günden beri sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının yanı sıra tüm kamu görevlilerinin mücadelesini sürdürmeyi, sivil toplum ve demokrasi mücadelesiyle birlikte devam ettirmeyi davaları olarak kabul ettiklerini sözlerine ekleyen Memiş, "Ülkemizin en büyük sağlık ve sosyal hizmet çalışanları sendikası olarak dost ve kardeş ülkelerdeki partnerlerimizle eşit paydaşlık çerçevesinde ikili ve çoklu temaslarımızı daha ileri noktalara taşımak ve karşılıklı tecrübe paylaşımında bulunarak geleceğe dönük projeler üretmek suretiyle önce çalışanlarımız olmak üzere, insana, insanlığa dair faydalar sağlama kararlılığı içindeyiz" ifadelerini kaydetti.
"Sağlık çalışanlarımız, savaş ortamında bile kendi canlarını hiçe sayarak başkasını yaşatmaya çalışıyor"
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın da konuşmasında, sendikal örgütlülüğün ve hak mücadelesinin önemine dikkat çekti. Dünyada dökülen mazlum ve mağdur gözyaşının, alın teri mücadelesi ile duracağına inandığını kaydeden Yalçın, "Bizler emeğin temsilcileriyiz. Ekmek mücadelesi veriyoruz. Bizim örgütlülüğümüz, mücadelemiz, üyesi olduğumuz sivil toplum kuruluşlarının davranışlarına sunacağımız katkı, dünyadaki gözyaşının da durmasını sağlayacaktır" ifadelerini kullandı.
Bugün Türkiye'nin hemen yanı başında bir acı, savaş ve trajedinin yaşandığını söyleyen Yalçın, "Savaş devam etse de, kesintisiz bir hizmet, aksamaksızın sürüyor. Sağlık çalışanlarımız, o savaş ortamında bile kendi canlarını hiçe sayarak başkasını yaşatmaya çalışıyor" dedi.
Dünyanın Suriye’de bir imtihan verdiğini söyleyen Yalçın, egemen devletlerin, orada terör örgütleri üzerinden bir dizayn çalışması içinde olduğunu ifade etti. Terör örgütlerinin finanse edildiğini, silahlarla donatıldığını söyleyen Yalçın, Suriye’deki durumun başlangıç noktasından çok farklı bir mecraya geldiğini vurguladı. Yalçın, "Terör örgütlerine bin 300 tır silah teslim eden ABD’nin, kendi müttefiki olan bir ülke ile çalışmak yerine, çelme takmak, acı ve gözyaşını yükseltme tavrı acı ve ibretle izlenmektedir" diye konuştu.
Konulara sadece Türkiye boyutuyla bakmadıklarını belirten Yalçın, "Dünyanın neresinde bir mazlum, bir mağdur varsa ona kol kanat geren bir anlayıştayız. Arakan’da, Bosna’da, Somali’de, Yemen’de, Mısır’da nerede sancılı bir bölge varsa ona karşı duyarlı olmuş, karınca kararınca elini cebine atmış, ekmeğini bölmüş bir ailenin mensubuyuz. Bunu yaparken, mensubu olduğumuz dinimizin buna ciddi bir katkısı var. Ancak dini bir sunuş yapmıyoruz. Nepal’da bir afet meydana geldiğinde de yardımcı olduk. Kimsenin dili, dini, ırkına bakmayız. Mazlumun dini, dili, ırkı sorulmaz. Biz emek örgütüyüz. Biz; gözlerimizin rengi farklı olsa da gözyaşlarımızın aynı olduğunu biliyoruz. Alın terimiz aynı renk. Olaya insan boyutuyla bakmak gerekiyor. Sadece kendini düşünen, kendini merkeze alan yaklaşımlar, dünyaya saadet getirmedi, felaket getirdi. Önemli bir kitleyiz. Alın teri mücadelesi veriyoruz. Emeğimizin karşılığını istiyoruz, ekmeğimizin peşindeyiz" dedi
"Hastalanmayı önlemek, bütün kurum ve sivil toplum örgütlerinin hedefi olmalı"
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Eyüp Gümüş ise konuşmasında, sağlıkta yaşanan dönüşüm ve gelecek vizyonuna yönelik değerlendirmelerde bulundu. Sempozyumun, sağlık sendikalarının vizyonunun tartışılması açısından önemli olduğunu söyleyen Müsteşar Gümüş, toplantının hayırlı olmasını diledi. Tecrübe paylaşımı ve bir araya gelmenin önemine değinen Gümüş, sempozyumun Türkiye’nin sağlık hizmetlerindeki başarısının yurt dışına aktarılması ve sağlık turizmi konusunda yaptığı çalışmalara da katkı yapacağına olan inancını dile getirdi.
Türkiye’de sağlık sistemi ve hizmetlerinin 2002 yıllarından günümüze dek sürekli gelişerek devam ettiğini söyleyen Gümüş, "Yıllardır bu sistemin içinde olan biri olarak, bu gelişimden bahsetmek istiyorum. Farklı sağlık hizmeti sunan kurumlar vardı, bunlar birleştirildi. Polislerin, PTT’cilerin hastaneleri vardı, bunlar tek çatı altında toplandı. Önümüzdeki iki yıl içinde yenilenmiş hastanelere kavuşuyoruz. Bugüne kadar hastanelerimizin sayılarını artırdık. Şehir hastanelerini kuruyoruz. Bu şehir hastanelerinde tam donanımlı sağlık çalışanları hizmet veriyoruz" dedi.
2018, 2020 yıllarına ait vizyon açıkladıklarını söyleyen Müsteşar Gümüş, hedeflerinden birinin de sağlıklı yaşam süresini uzatmak olduğunu kaydetti. Hastalıklı yaşamın kimseye faydası olmadığını söyleyen Gümüş, "Edebali’nin o sözünde olduğu gibi, devletin yaşaması için insanın yaşaması lazım. Tedavi kolay ama, tedbir alarak hastalanmayı önlemek, sadece bakanlığın değil, bütün kurum ve sivil toplum örgütlerinin hedefi olmalı" diye konuştu.
Sağlık hizmetlerinin sunumunda yaşanan dönüşümün mimarının sağlık çalışanları olduğunu söyleyen Gümüş, çalışan memnuniyetini artırmanın da öncelikleri arasında yer aldığını ifade etti ve ilgili düzenlemenin en kısa zamanda yapılacağını kaydetti.
Güncelleme Tarihi: 17 Kasım 2017, 15:27