EVLİLİK VE ŞİDDETLE İLGİLİ İLGİNÇ ANALİZ

Değerler Eğitimi Uzmanı Doç. Dr. Kadir Ulusoy'un yaptığı anket, boşanma oranlarının artmasının özellikle üniversite gençliğinin evliliğe bakış açısını olumsuz etkilediğini ve kadına şiddette küfrün yüzde 52 ile fiziki şiddeti geride bıraktığını ortaya çıkardı.

EVLİLİK VE ŞİDDETLE İLGİLİ İLGİNÇ ANALİZ

 Değerler Eğitimi Uzmanı Doç. Dr. Kadir Ulusoy, Ankara’da 18 yaşında 5 yıllık evli bir kadının eşi tarafından öldürülmesinin ardından Türkiye gündeminden hiç düşmeyen aile, boşanma ve kadına şiddet konuları ile ilgili bir anket yaptı. 2 bin 96 kişi üzerinde yapılan araştırma, boşanma oranlarının artmasının özellikle üniversite gençliğinin evliliğe bakış açısını olumsuz etkilediğini ortaya çıkardı. 

banner111
Anket, kadınların sözlü şiddete fiziki şiddetten daha fazla maruz kaldığını ortaya koydu. Buna göre kadınlar en çok yüzde 52 ile küfre maruz kalırken, yüzde 43 fiziki şiddete, yüzde 4 evden dışarı çıkmama ve yüzde 1 eşi tarafından parasız bırakılma olarak şiddet görülüyor. “Anne-baba arasında şiddet yaşanıyor mu?” sorusuna katılımcılar yüzde 42 evet, yüzde 23,7 hayır derken, yüzde 34,3’de bazen yanıtını verdi. “Gençlerin şiddete eğilimli olmasında aile içinde şahit oldukları şiddet olayları etkili midir?” sorusuna ise katılımcıların yüzde 82,1’i aile içinde yaşanan şiddet olaylarının etkili olduğunu belirtti.


“KADINLARA GÖRE ERKEĞİN ŞİDDET UYGULAMA NEDENİ İLETİŞİM EKSİKLİĞİ”


Kadınlara göre erkeklerin şiddet uygulamasının en büyük nedeninin ise iletişim eksikliğinden kaynaklandığı ortaya çıktı. Kadınlara göre erkeklerin şiddete başvurmasının en büyük nedeni, yüzde 84’lük oranla iletişim eksikliği, yüzde 75,8’lik oranla maddi kaygılar ve geçim sıkıntısının yaşanması olarak görüldü. Kıskançlık ise şiddet uygulamada 68,2 oranında görüldü. Erkeğin aldatılma ve aldatma şüphesi ile ilgili şiddet uyguladığını düşünenlerin oranı yüzde 58 olarak belirlendi. “Toplumsal değerlerin yok olmasında ebeveynlerin çocuklara vakit ayırmaması önemli bir etken midir?” sorusuna katılımcıların yüzde 79,4’ü evet, yüzde 11,8'i hayır derken, yüzde 8,8 ise bazen cevabını verdi. “Teknolojik gelişmeler ve modernleşme geleneksel aile yapısına zarar veriyor mu?” sorusuna katılımcıların yüzde 78,4’ü evet, yüzde 20’si hayır derken, yüzde 1,6’sı ise kısmen cevabını verdi. “Evlilik konusunda bilinçlenerek ya da bilinçlendirilerek evlendim” sorusuna katılımcıların yüzde 46’sı evet, yüzde 28’i hayır cevabını verirken, yüzde 26 da kısmet cevabını verdi. 


“KADIN İŞ HAYATINA GİRİNCE BOŞANMALAR ARTTI”


Kadınların iş hayatına grip ekonomik özgürlüklerine kavuşmaları boşanmaların artmasında katılımcılar tarafından önemli bir etken olarak görüldü. Katılımcılardan yüzde 51,2’si boşanmaları kadının iş hayatına girmesine bağlarken, yüzde 36’lık kısım ise boşanmaların buna bağlı olmadığını söyledi. Yüzde 12,8’lik kısımsa kadının iş hayatına girip ekonomik özgürlüklerine kavuşmalarının boşanmalara kısmen neden olduğunu dile getirdi.


ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ BOŞANMALARDAN ETKİLENİYOR”


Anket, artan boşanma olaylarının üniversite gençliğinin evliliğe bakış açısını önemli oranda olumsuz etkilediğini gösterdi. Bu durumu ortadan kaldırmak için aile hekimlikleri bünyesinde evlilik danışma merkezleri kurulup yaygınlaştırılması gerektiği dile getirildi. Ankete katılan 560 üniversite öğrencisinden boşanma olaylarının artmasının evliliğe bakış açılarını olumsuz yönde etkilediğini ifade eden üniversite öğrencilerinin oranı yüzde 52,6 oldu. ‘Hayır etkilemedi’ diyenlerin oranı ise yüzde 38,5 oldu. Yüzde 5'i de bazen olumsuz etkilediğini dile getirdi.


TOPLUMUN AYAKTA DURMASI İÇİN AİLE KURUMU ÖNEMLİ”


2 bin 96 kişinin evli yüzde 54,1’i kadın, yüzde 45,9’u erkek olmak üzere, 560 üniversite öğrencisi (kadın yüzde 48,4-erkek yüzde 51,6) ve 310 boşanmış (kadın yüzde 53,9- erkek yüzde 46,1) kişiyle anket çalışması yapıldı. Anket için yüz yüze görüşmeler yapan Değerler Eğitimi Uzmanı Doç. Dr. Kadir Ulusoy, toplumların ayakta durmasında aile kurumunun önemli rol üstlendiğini söyledi. Ulusoy, “Bilinçli anne baba ve sağlam bir aile toplumun can suyudur. Toplumların ayakta durması ve devamlılığında anne ile aile kurumu çok önemli rol üstlenmektedir. Her dönemin kendine özgü olumsuzlukları olabilir. Köyden kente göç, kadının iş hayatına girmesi, teknolojinin gelişmesi ve iletişim eksiklikleri gibi. Bu süreçlerde aile kendini koruma refleksini geliştirir. En olumsuz süreçlerde bile aile varlığını devam ettirebilmek için mücadele eder ve sonunda kazanan aile olur” dedi.


Güncelleme Tarihi: 22 Ağustos 2015, 18:29

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER

banner97

banner82

banner83