Polis bir babanın evladıyım ben. Çocukluğumda elimi tutan hep polis amcalar vardı, düşünce kaldıran, üzgün görünce çikolata veren. Çocukluğumda hep sevdim onları öyle ki babam beni işe götürsün diye hep bekler dururdum.
Sonra biraz büyüdüm, ergenlik çağına geldim. O dönemde polislerin de ideolojik yapıları değişmişti. Bakışları sertleşmiş, kalpleri taşlaşmıştı sanki. Yunuslar çıkmıştı o dönemde. Okul kapımızda arada bir duran genç ve yakışıklı yunuslar. Duydum ki bir tanesi bizim arkadaşlardan birine kafayı takmış, kızdım, çok kızdım. Bir polis eşini ve çocuğunu vurdu, bir polis tecavüz etti.. Bu haberlerden sonra uzaklaştım polislerden.
Daha da büyüdüm. Üniversite yıllarım.. Vatan diye bir dergi okuyorum o zamanlar arada bir . Öyle bir fotoğraf yayınladılar ki bir sayılarında kanım dondu. F tipi olayı vardı o sıra, işkenceden çıkarılan adamların resimleri. İşkenceyi yapanlar polis.. Artık beni ben yapan değerlerden çekinir olmuştum. Bana çikolata veren eller nasıl jop tutardı savunmasız birine suçu ne olursa olsun..
Yetişkinliğime gelince de fikrim değişmedi. Gezi olayları zaten son nokta olmuştu benim için. O ellerden çıkan gaz ciğerimi delip geçmişti. Ben yılmadan ilerlerken onlar yılmadan sıkıyordu. Yürüyüşüm hem gezi için hem kandırıldığım çocukluğum içindi sanki, öyle asi, öyle inatçı.. Şeytan kaçmış gibiydi içlerine çocukluğumun yeşil kahramanlarının. Onlar mavileştikçe içleri kararmıştı alabildiğine.. Kırgındım, kızgındım, küskündüm..
Şimdilerde ise ciğerim yanıyor, avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Bir bir düşüyor kahramanlarım. Onlar düştükçe sanki gözlerinden çıkan karartıyı hissediyorum. Akıllarındaki kodların değiştirildiğini, gözlerinin karartıldığını görebiliyorum. İçlerinde öyle masumlar var ki.. Ve içlerinde öyle masum kalanlar var ki.. Ve öyle masumlar ki..
Genç yaşta bir alana kapatılıp psikolojilerini değiştirecek filmler izlettirilip, bilumum nutuklarla arsız vicdanlar yaratılıp, akıllarının genetiğiyle oynatılıp robotlaştırılan polisler. Halk,hak düşman ile hakanı birbirine karıştıran, bellerindeki silahla kendilerini yenilmez sanan polisler..
Polis devleti olma yolunda ilerlerken ne oldu da polisim şehit oldu? Giden canlar bizim. Tablonun iki tarafını da yazımın içinde verdim aslında. Onlar içleri iyilikle dolu yurdumun kahramanları. Robotlaştırılanlar değil robotlaştıranlar değil midir suçlu? Piyonların suçu yok onları süren bir el varken ve biz bu ele devlet diyorken..
Ben de şehit polis çocuğu olabilirdim belki ama eminim ki bundan gurur duyardım. Zaman birlik olma zamanı, bir olma zamanı, bütünleşebilme zamanı. Ellerimizle kurdurduğumuz düzeni bozma zamanı.. Canlar, cananlar gitmesin.. Kan kokusu yerine şeker kokusu dolsun sokaklar.. Saygı ile..