'Turizm sektörü üvey evlat'

Turizm

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye bir siyasi krizin içindedir. Ve bu siyasi krizi atlatması gerekir. Bu atlatılırsa, emin olun Türkiye 70 milyon turisti ağırlar" dedi.

 Ülkeye turist gelmesi için önce güven olması gerektiğini belirterek ilginç bir benzetme yapan Kılıçdaroğlu, tarihte öne çıkan diktatörleri örnek göstererek "Hitler’in Almanya’sına turist gitmez. Pinoşenin Şili’sine, Mussoli’nin İtalya’sına turist gitmez. Nerede güven özgürlük varsa turist oraya gider" ifadelerini kaydeetti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Otelciler Federasyonunun (TÜROFED) Antalya’nın Kundu turizm bölgesindeki bir otelde düzenlenen 5'inci. Olağan Genel Kuruluna katıldı. Turizmcilerin katma değeri yüksek bir hizmet verdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "İthalatı son derece sınırlı, döviz girdisi yüksek, istihdamı yüksek, özelikle kadın istihdamı yüksek alanda faaliyet yürütüyorsunuz. Bu sektör bu kadar önemliyken üvey evlat muamelesi görüyor. Türkiye’nin bunu aşması lazım. Bunu aştığı takdirde, şu sağlanabilirse huzur ve güven Türkiye’de hukukun üstünlüğü sağlanırsa bizim gitmemize gerek yok, onlar bizi bulacaktır. Olağanüstü güzel bir coğrafyada yaşıyoruz. Yüzlerce uygarlığımız var. Hala gün ışına çıkarmış değiliz. Bu kadar zengin bir coğrafya üzerindeyiz, fakat kıymetini yeterince bilemiyoruz" dedi.
Şavşat’a giderken uğradıkları terör saldırısını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Geçmiş olsun dileklerini iletenlerden biri Osman Ayık’tı. Kendisine teşekkürlerimi sunuyorum" ifadelerini kaydetti.
Antalya'da bir gecede 550 bin kişi ağırlayacak kapasite olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Günde bir domates yeseler 550 bin domates yapar. O nedenle turizmin ve tarımın başkenti diyoruz. Bir coğrafyayı nasıl kalkındırdığını görüyoruz. Buna destek vermek temel bir yurtseverlik borcudur. Siyasetin buna karşılıksız destek vermesi önündeki bütün engelleri kaldırması lazım. Sorun bürokrasiden çok siyaset kurumunda. Ülkeyi yöneten siyasetçilerde. Geleceği düşünerek plan yaparsa belli aralıklarla revize ederse Türkiye geleceğe umutla bakar. Aksi halde umutsuzluk toplumun üzerine çöker. Turist niye gelmiyor, başkan rakamları verdi. Son 3 yıldır aşağıya doğru gidiyoruz. Tarihi eserler mi bitti? Hayır. Domatesimiz mi azaldı? Hayır. Damak tadında farklılık mı oldu? Hayır. Neden? Eğer bir ülkede güven özgürlük ortamı yoksa oraya turist gelmez. Hitler’in Almanya’sına turist gitmez. Pinoşenin Şili’sine, Mussoli’nin İtalya’sına turist gitmez nerede güven özgürlük varsa turist oraya gider. Can güvenliğinin olduğu ortam istiyor. Terör tek başına gerekçe değil. Fransa’da, Almanya’da, Amerika’da da oldu" ifadelerine yer verdi.

"Dış politika milli olmalıdır"
"Eğer bir ülkenin markası imajı bozulursa oraya turist gelmez" diyen Kılıçdaroğlu, "Türkiye dünyanın en önemli markalarından birisidir. Türkiye doğal güzellik tarihi eserler açısından bu kadar güzel bir coğrafyada turist niye gelmiyor. Siyaset kurumu yani devleti yönetenler devleti yönetirken geleceği düşünerek politika oluşturmak zorundadır. Suriye krizinden önce Güneydoğu’ya çok gittim. Hafta sonuna otellerde yer yok lokantalarda masa bulamıyorum. Herkes hafta sonu tatilini geçirmek için Gaziantep’e gidiyordu. Şimdi kimse yok. Suriye ile ilişkilerimiz niye bozuldu. Dış politikanın milli olması zorunludur. İktidarla muhalefet ayrı olmaz. Çünkü ülkenin çıkarları üzerine inşa edilir. Bir ülkenin çıkarı varsa bunun iktidarı muhalefeti olur mu? Olmaz. Ama bugünkü izlenen dış politika ülkenin çıkarları üzerine inşa edilen politika değil. Olmadığı için dış politikada iktidar ve muhalefet ayrı düşünüyoruz. Yapılan yanlıştır diyoruz. Suriye’de akan akana neden silah gönderiyoruz. Irak’ın içişlerine neden müdahale ediyoruz. Irak’a gittim Maliki’yle görüştüm, 'Sayın Genel Başkan' dedi. 'Biz ayrı bir devletiz. Parlamentomuz farklı siz Irak’ı Türkiye’nin bir ili gibi düşünüp müdahale ediyorsunuz, biz size otobanları açıyoruz siz pencereden girmeye çalışıyorsunuz' dedi. Eğer o ülkelerle barış olsaydı Irak’ı inşa edecek olan ülke Türkiye’ydi" ifadelerine yer verdi.

"15 Temmuz'un ardından 5 yıl sonra TRT'ye davet edildim"
15 Temmuz'un ardından program için TRT'ye davet edildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: 
"Mısır’la, Libya’yla, İsrail’le hangi gerekçelerle Rusya’yla kavga ettik. Sonra araya iş dünyasından saygıdeğer insanları koyduk acaba bizi affederler mi? Bir devlet böyle yönetilmez bunları söylemek benim zoruma gidiyor. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra gerek parlamentoda gerek Taksim Yenikapı’da yaptığım konuşmada siyaset kurumunun uzlaşması gerektiğinin altını çizdik. Cumhurbaşkanı saraya davet etti. Giderim gitmem tartışması olmaz gittim, kendilerine şunu önerdim. Masada Cumhurbaşkanı, Başbakan, Devlet Bahçeli, İbrahim Kalın vardı. Bu ülkede siz liyakat sistemini bozdunuz. Devleti devlet yapan liyakattır. Ben sıradan bir daire başkanıyken, genel müdür yardımcısı, müsteşar varken ben rahat şekilde Başbakanla tartışır, düşüncemi söylerdim. Son kararı siyaset kurumu verir ama biz getirilen önerinin artıların eksilerini siyaset kurumuna bildirmek zorundayız. Siz bunu kaldırdınız. Size itiraz edecek, aksi düşüncesini söyleyecek bürokrat bırakmadınız. Liyakatın olmadığı yerde devlet kurumu olmaz, yargının bağımsız olmadığı yerde adalet olmaz. Sayın Cumhurbaşkanı 15 Temmuz’un bize bir faydası oldu avantajımız oldu. 5 yıl sonra beni TRT’ye davet ettiler program yapmak için. Bu mu arkadaşlar devlet yönetimi? Olmaması lazım. Ama hepiniz biliyordunuz."

"Demokrasi değişmezse, Türkiye'nin bozulan imajını düzeltemeyiz"
Yargı bağımsızlığı üzerinde anayasa değişikliği konusunda uzlaştıklarını ve yapılan 2 toplantının ardından vazgeçildiğini aktaran Kılıçdaroülu, "Kim vazgeçti? İktidar. Hani uzlaşma kültürü vardı, hani yargı bağımsızlığını sağlayacaktık. Niye yapmıyorsunuz. Onların anladığı uzlaşma şu biz ne dersek siz evet deyin böylece uzlaşmış oluruz. Demokrasi bu değil ki. Eğer bu ülkede demokrasimizi geliştirmezsek Türkiye’nin bozulan imajını düzeltemeyiz. Devleti yöneltenler altını kalın çizgilerle çiziyorum Avrupa Parlamentosu Başkanına terbiyesiz sözcüğünü kullanamaz. Bulunduğunuz konumuna ağırlığına uygun bir dil kullanmalısınız. Türkiye’nin imajına zarar veriyoruz. Bilsinler yargı bağımsızlığı var, üniversite özgürlüğü var. Gazeteciler hapse atılmaz, kadın erkek eşitliği var. İnsanlar rahatlıkla siyasal iktidar eleştirilebiliyor. Bunların olmadığı yere turist gelmez. Bunların olmadığı bir ülke imajı düzgün bir ülke değildir. Bunların olmadığı bir ülkeye kimse gelmez. Vurgun vurmak için gelen olabilir" dedi.

"Ekonomik kriz yok, siyasi krizin ekonomiye etkisi var"
Yaşanan krizin ekonomik krizle ilgili olmadığını savunan Kılıçdaroğlu, "Yaşanan kriz bir siyasi krizdir ve ekonomiye etkisidir. En ağır faturayı işveren, ikinci aşamada işçiler ödeyecek. Siyasi krizin çözülmesi lazım. Söyledim yine söylüyorum, ülkenin yönetiminden sorumlu olan kişi Başbakandır, Cumhurbaşkanı değildir. Parlamentoya hesap veren bütçeyi getiren Başbakandır, Cumhurbaşkanı değildir. Her olayda konuşacak olan Başbakandır bakanlardır, Cumhurbaşkanı değildir. Türkiye bir siyasi krizin içindedir ve bu siyasi krizi atlatması gerekir. Bu atlatılırsa, emin olun Türkiye 70 milyon turisti ağırlar. İmajı düzelirse. İş dünyası ekonominin kamu görevlisi gibidir. Türkiye için çalışır kazanırlar. Yurt dışına gidip 5 yıldızlı otellerde en iyi otellerde Türkiye bir dünya markasıdır. İyi hizmet Türkiye’de var ama siyaset yüzünden maalesef durum kötü. Değiştirecek olan kim. Tek başına ey Kılıçdaroğlu sen değiştir. Bir çiçekle yaz gelmez birlikte mücadele edeceğiz" diye konuştu.
Türkiye’de ayrımcılığın had safhada olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, "Şehitler arasında ayrımcılık var dedim, kıyamet koptu. Gidin herhangi bir şehit ailesine sorun. 15 Temmuz şehitleri de Fırat Kalkanı’nda hayatını kaybedenler dağ başında PKK’yla mücadelede hayatını kaybeden onlarda bizim şehidimiz. Şehitler arası ayrımcılık olmaz. Kılıçdaroğlu bunu nerden biliyor, herhangi bir şehit ailesiyle konuşun size söylesinler. Bir aileye 2 daire, bir aileye 1 daire verirseniz bu ayrımcılık değil midir? Birine iş diğerine iş vermezseniz ayrımcılık değil midir? Biz, herkesin hakkını aradığı, kimsenin hukuksuz yere tutuklanmadığı gazetecilerin özgürce yazdığı bir ülke istiyoruz. Otellerin tıklım tıklım çalıştığı sokaklarda birbirlerini tanımayan insanların bile güler yüzle selam verdiği bir ülke istiyoruz" ifadelerine yer verdi.

"Türkiye son 30 yılda turizmde bir başarı hikayesi yazdı"
Toplantıda söz alan TÜROFED Başkanı Osman Ayık, 2014 yılına kadar ciddi bir başarı hikayesi yazdıklarını ve 1982 yılından bu yana gelirde 92 katlık bir artış yaşadıklarını söyledi. Osman Ayık, "Gelen ziyaretçi sayısında ise 26 katlık artış yaşandı. Oda sayısı 17 kat, yatak sayısı olarak 18 katlık artış yaşamışız. Toplam istihdamın yüzde 7’si turizmde, kadınların en fazla çalıştığı 3’ncü sektör turizmdir. 35 yaş altında çalışanların yüzde 40’a yakınına cevap veriyoruz. 1995 yılında 7.7 milyon, 2002’de 13.2 milyon, 2014’de 39.8 milyon turist sayısına ulaşıldı. Turizm geliri 2002’de 8.4 milyar dolar, 2014’de 34.3 milyar dolara ulaştı" diye konuştu.

"Sektör etkilendi"
Bölgesel ve global sıkıntıların son birkaç yıl içinde geçmişteki büyüme trendini etkilediğine değinen Ayık, "Petrol fiyatlarının düşmesi, Ukrayna krizi, ambargolar, Ruble’nin değer kaybetmesi, Rusya ile uçak krizi, global terör olayları, 15 Temmuz darbe girişimi. Burada en önemli nokta terör olaylarıdır. Çünkü bu olaylar insanların seyahat endüstrisini tehdit ediyor. 2014 yılının son çeyreğinde en başarılı yılımızdı. 2014 ülkemize de gelen yabancı sayısı 30.1 milyon kişi, gelir 26.6 milyar dolar, 2015, gelen kişi sayısı 29.7 milyon, gelir 24.8 milyar dolar, 2016’da gelen kişi sayısı 20.2 milyon turist gelir ise 17.3 milyar dolar. Yılın ilk 9 ayında, Antalya’da yüzde 43’lük, İstanbul’da yüzde 22, Muğla’da yüzde 44’lük, İzmir’de yüzde 32’lik bir kayıp var. Turizmde çalışan sayısında yüzde 6’lık bir düşüş var. Konaklama tesis sayısında yüzde 9 artmasına rağmen konaklama tesisinde çalışan sayısında yüzde 16’lık bir düşüş var" dedi.

Yol haritası
Ayık, turizmde yol haritasını ise şöyle açıkladı: 
"Ulusal ve uluslararası turizm stratejisi geliştirilmelidir; alternatif pazarlar geliştirilmesi, iç pazar kapasitesi geliştirilmelidir. Bakanlık özel sektör işbirliği, yetki devri, tanıtma turizm eğitimi, turizmin çeşitlendirilmesi, sağlık turizmi, gastronomi, özel destek talebi, sektöre yönelik iş imkanı, tahsis sürelerinin uzatılması, uzun vadeli uygun faizli kredi, kredi yapılandırılması, turizmin devlet politikası haline getirilmesidir."
Konuşmanın ardından Kılıçdaroğlu'na TÜROFED Başkanı Osman Ayık tarafından plaket verildi. Kılıçdaroğlu, toplantının ardından 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla Antalya Muratpaşa Belediyesi Türkan Saylan Kreş ve Gündüz Bakım Evini ziyaret ederek öğretmenlere çiçek verdi, kreşte eğitim gören çocuklarla sohbet etti.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.