Radyoterapide hedefin tümörlü dokunun yok edilmesi ve bu sırada da normal dokuların korunması olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ali Aydın Yavuz, tedavinin bir ile 8 hafta arasında değiştiğine değindi.
Prof. Dr. Ali Aydın Yavuz, iyonlaştırıcı ışın kullanılarak kanser hastalığının tedavisinin yapıldığını belirterek, "İyonlaştırıcı ışınların biyolojik etkisi, kanser hücresinde DNA hasarı ve ölüm oluştururken, civar normal dokularda en fazla tamir edilebilir düzeyde geçici yan etki oluşturmak şeklindedir. Verilecek radyasyonun toplam dozu küçük ve eşit dozlara bölünerek, günlük seanslar halinde haftanın 5 günü uygulanır. Tedavi süresi 1 günden 8 haftaya kadar değişebilen uygulamalar mevcuttur. Burada, ışın tedavisinin günlere bölünmesinin nedeni tümöre komşu olduğu için ışından etkilenecek normal dokuların seanslar arasında toparlanması içindir" diye konuştu.
"Foton ışınlarıyla tedavide son noktaya dayandık"
Kanser tedavisinde en sık kullanılan yöntemin x ışınları olduğunu kaydeden Prof. Dr. Yavuz, radyo terapiyle kanser hücre hedeflerine nokta atışı yapıldığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Klasik olarak Lineer hızlandırıcı cihazlarda üretilen yüksek enerjili x-ışınları, foton dediğimiz enerji paketleri ile kanser hücrelerinin DNA'larında ölümcül hasar yaparken civar dokularda tamir edilebilecek daha hafif zararlar oluşturmaktadır. Işınların içerdiği enerji arttıkça, ışın dokunun daha derinlerine nüfuz eder. Foton tedavisinde günümüzün en gelişmiş teknolojisi olan ve halk arasında 'nokta atışı' diye ifade edilen yoğunluk ayarlı radyoterapi (IMRT) veya stereo taktik radyoterapi (Cyber Knife ve Gama Knife) metodları sayesinde tümör ve sağlıklı dokularda doz dağılımı konusunda bazı önemli gelişmeler sağlamıştır. Bu yöntemlerle artık tümörün çevresindeki en fazla 1 milimetrelik hata payıyla bile hedefi vurmak söz konusu olabilmektedir. Ancak, bu ileri yöntemlerde dahi fotonların fiziksel özellikleri yüzünden sağlıklı dokuları radyasyondan tamamen korumak mümkün değildir. Fizik kuralları gereğince, ne kadar hassas yönlendirme teknikleri kullanılırsa kullanılsın, ışınların kanserli hücreyi kesin olarak vurması ve yok etmesi beklenemez. Çünkü ışınlar kanserli bölgeye gidene kadar sağlıklı doku içinde ilerlerken enerjilerini kayıp ederler. Önemli olan tedavi planlamasına göre öngörülen dozda enerjinin kanserli bölgeye boşaltılabilmesidir."
Yan etki yapmadan hedefi tam 12’den vuruyor
Klasik foton ışın demetinin vücuda girdikten sonra tümöre ulaşıncaya kadar vücutta yüksek dozlarda radyasyon bıraktığına dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, proton ışınlarında durumun öyle olmadığını belirtti.
Prof. Dr. Yavuz, "Proton ışınları dokuda ilerlerken tümörün ön kısmında ciddi bir radyasyon bırakmaz, yani tümöre varana kadar bir nevi pas geçer ve sadece tümörlü bölgede gerekli olan yüksek dozda radyasyonu bırakır. Tümörün arkasında da hiç bir radyasyon dozu oluşmaz. Normal dokular için en güvenli kanser ışınlama yöntemidir" diye konuştu.
"Yüz bin kanser hastasında başarılı sonuç"
Son 40 yıl içerisinde dünyada 100 bin hastanın proton tedavisiyle sağlığına kavuştuğunu işaret eden Prof. Dr. Yavuz, "Yeni bir teknoloji olan proton tedavisi ile ilgili dünyada en fazla tecrübe edilen tümörler şu anda beyin ve sinir sistemi tümörleri, kafa kaidesi tümörleri, göz tümörleri, baş-boyun kanserleri, akciğer kanserleri, yemek borusu kanserleri, karaciğer ve pankreas gibi sindirim sistemi kanserleri, prostat kanseri, yumuşak ve bağ doku tümörleri, lenf bezi kanserleri ve en önemlisi de çocukluk çağı kanserleridir diyebilirim. Şu ana kadar dünya genelinde son 40 yılda 100 binden fazla kanser hastası proton demetleri ile tedavi edilmiş durumdadır" ifadelerine yer verdi.