Prof. Dr. Murat Törüner, bağırsaklarda yaşayan bakteri,mantar ve virüslerin son yıllarda yapılan çalışmalar sonucunda pek çok hastalıkta hem gastrointestinal hem de diğer sistem hastalıklarında(obezite, kanser, kardiyovasküler hastalıklar vs.) rol oynadıklarının ortaya çıktığını kaydetti.
Bir insanın içinde yaşayan milyonlarca bakteri olduğunu ve bu bakteri dengesinin bozulduğu zaman ağızdan faydalı bakteriler alındığını ifade eden Prof.Dr. Törüner, bu faydalı bakterilere probiyotik denildiğini kaydetti.
"Doktor tavsiyesiyle kullanın"
Probiyotiklerin devletin geri ödemediği bir ilaç sınıfı olduğunu belirten Prof.Dr. Törüner, "Bunlara tam olarak ilaçta demek doğru değil, tamamlayıcı yada destekleyici tedavi diyebiliriz. Bunların hepsi eczanede satılıyor ve gidip alıyoruz. Probiyotikleri mutlaka doktor reçetesi veya önerisiyle kullanılmalıdır. Eşimize, dostumuza iyi geldi diye bizde ezbere kullanmamamız gerekir. Herkesin bağırsağındaki bakteri yapısı birbirinden farklıdır. Birine iyi gelen probiyotik diğerine kötü gelebilir." diye konuştu.
Probiyotiklerin yan etkisinin olmadığının ifade eden Prof.Dr. Törüner, "Sizi öldürmez ama cebinizden maddi kayba neden olur. Paranızın karşılığını alabilmek için mutlaka doktor tavsiyesi bunları kullanmak gerekir." dedi.
"Gaz,şişkinlik,ishal, kabızlığa probiyotik"
Ptobiyotikleri en sıklıkla antibiyotik ve bazı ilaçlara karşı oluşan ishallere karşı etkinliğinin kanıtlandığını kaydeden Prof.Dr. Törüner, "Bazı fonksiyonel bağırsak hastalığı denilen, gaz, şişkinlik,ishal,kabızlıkta etkileri yüzde yüz kanıtlanmış. Bunlarda kullandığımız zaman hastalarımızı rahat ettirebiliyoruz. İltihabi bağırsak hastalıklarının bazı gruplarında, ameliyatlardan sonra oluşan enfeksiyonlarda tamamlayıcı olarak kullanıyoruz. Bağırsak sisteminin bozulduğu grip, boğaz enfeksiyonu sonucu antibiyotik kullanıyoruz. Bu antibiyotikten sonra tüm bağırsak sitemi o antibiyotikle değişiyor. O sistemi yeniden normale döndürebilmek için probiyotik kullanıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Her 10 kişiden 1'i kabız"
Kabızlık, ishal, gaz, şişkinlik gibi rahatsızlıkların hepsinin fonksiyonel bağırsak hastalıkları olduğunu dile getiren Prof.Dr. Murat Törüner, "Bunların toplumda görülme oranı yüzde 25’dir. Toplumun en sık gastroenterolojik olarak en sık görülen grubunu bunlardır. Kabızlığın ise toplumda görülme sıklığı 10’da 1’dir. Haftada 3’ten az büyük tuvalete çıkma şeklinde kabızlığı açıklayabiliriz. Birde tuvalete günde iki, üç kez gidip tam boşaltma yapamayan hastalarımız da var.Bunda mutlaka günlük yaşamımızın bir etkisi vardır. Hareketsiz bir yaşamda organlarımız daha az çalışıyor. Bir de iş hayatındaki kişiler sebze meyve yiyecek zamanları olmuyor. Fast food ağırlıklı hızlı bir beslenme yapıyoruz. Sıcak ev yemeği yiyemiyoruz. Bunlar kbızlığı arttırıcı etmenlerdir." dedi.
"Kabızlığı önlemek"
Kabızlığı önlemek yada tedavisi için hastanın öncelikle yaşam şartını değiştirmesinin önemine işaret eden Prof.Dr. Törüner, "Günde 2 ile 3 litre su içmelidir. Hareketli bir hayatı tercih etmeliyiz. Haftada 3 ile 5 gün arası 40 dakikalık yürüyüş öneriyoruz. Tahıllı ekmek kullanmalarını ve yemeklerde ise sebze meyve ağırlıklı beslenmelerini öneriyoruz." diye konuştu.