Uyku terörünün genellikle uykuya geçiş sırasında ortaya çıkan istenilmeyen anormal davranışların, fiziksel aktivitelerin ve çarpıntı, terleme, ciltte kızarıklık, göz bebeğinde büyüme gibi belirtilerin kendini göstermesi olduğunu belirten Memorial Antalya Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Özden Yener Çakmak, “Uyku terörü, uykunun ilk saatlerinde NREM uykuda meydana gelir. Uyku terörü yaşayan kişiler korkarak, çığlık atarak ya da ani, kendine ve çevresine zarar verebilecek koşma, fırlama, yanındaki kişiye vurma gibi hareketler yaparak kalkarlar. Kişi bu sırada dış uyaranlara yanıtsızdır ve genellikle zorlukla uyandırılırlar. Otonom sistem uyarılmasına bağlı terleme, ciltte kızarıklık, çarpıntı, göz bebeğinde büyüme gibi belirtiler de eşlik eder” şeklinde konuştu.
“Çocukluk çağında görülüyor”
Çakmak, uyku terörünün genellikle çocukluk çağında görüldüğünü, başlangıç yaşlarının 3 ila 12 arasında olduğunu ve erkek çocuklarında daha sık görüldüğünü ifade etti. Ergenlik döneminde ise genellikle düzelme eğiliminde olduğuna işaret eden Çakmak, “Erişkinlerde ise çok daha nadirdir. Uyku terörünün nedeni net olarak bilinmemekle beraber genetik faktörlerin önemli olduğu ya da eşlikçi psikiyatrik hastalıklarla görüldüğü bilinmektedir. Birinci derece akrabalarda görülme riski, ailesinde uyku terörü olmayanlara göre fazladır. Şizoid, borderline ve bağımlı kişilik bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu ve uyurgezerlik ile birlikteliği sık olarak bildirilmektedir. Ayrıca uyku apne sendromu, yorgunluk, huzursuz bacak sendromu, alkol ve madde kullanımı ile de birlikteliği sık görülür” ifadelerini kullandı.
“Kişiye özel değerlendirme yapılıyor”
Uyku terörünün tanısı konusunda bilgiler paylaşan Çakmak, “Uyku teröründe tanıda en önemli basamak hasta öyküsüdür. Video kaydı alınması da tanı koymada yardımcı olabilir. Tıbbi hastalıkların sorgulanması, madde ve alkol kullanımı, psikiyatrik hastalıkların sorgulanması, nörolojik açıdan ayrıntılı değerlendirme doğru tanı açısından önem taşımaktadır. Tanıdan emin olunamıyorsa polisomnografi ile uyku kaydı tanıda çok yardımcı olabilir” diye konuştu.
“Ataklardan 15 dakika önce uyandırın”
“Tedavide ilk adım hastanın güvenliğinin sağlanmasıdır” diyen Çakmak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hastaya o sırada zarar verebilecek nesneler uyuduğu ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Uyku hijyeni bu hastalarda önemlidir, bu açıdan bilgilendirme yararlı olacaktır. Eğer ataklar aynı saatlerde ortaya çıkıyor ise o saatten 15 dakika önce kişinin uyandırılması ve bir süre uyanık kalmasının sağlanması da fayda sağlayabilir. Alkol ya da madde bağımlılığı gibi tetikleyiciler var ise tedavi bunların bırakılması ile başarılabilir. Tetikleyici olabilecek faktörlerin (depresyon, anksiyete, uyku apnesi vb) tespiti ve tedavisi de önemlidir. Kişinin o sırada yanında olan yakınının bu sırada sakinliğini koruması önemlidir. Atakların genellikle 20 saniye ila 5 dakika arasında süreceği bilinmelidir. Uyku terörü yaşayan kişinin o anda uyandırılması oldukça güçtür. Aileye kişiyi o sırada uyandırmaya ve sakinleştirmeye çalışmalarının yararı olmadığı anlatılmadır. Sadece kişinin o esnada hareketlerle zarar görmemesi için güvenli ortam sağlanmalıdır. Atak sonlandığında uyku hali ve zihin bulanıklığı devam edebilir, bir süre sonra hastanın tekrar uykuya dalacağı bilinmelidir. Genellikle uyku terörü yaşayan birey sabah yaşananı hatırlamayacaktır.”
Bebeklerde de görülebiliyor
Uyku terörünün genellikle 3 yaş sonrası görüldüğünü ancak nadir de olsa daha erken dönemde görülen vakaların da bulunduğuna dikkati çeken Çakmak, “Bebek ya da çocuk o sırada çığlık atabilir, korkmuş bir ifade ile etrafa bakabilir. Ancak ebeveynlerin bilmesi gereken o sırada uyanıklık olmadığıdır. Bu nedenle bu sürede sakin olunmalı, olayın bitiminde çocuk sakinleştirilmelidir. Öncelikle yetişkinlerde uygulanan koruyucu yöntemler çocukluk çağında da çok önemlidir” dedi.
Öneriler
Çocukları uyku teröründen korumak için önerilerde bulunan Çakmak, “Çocuğun o sırada kendine zarar vermemesi için güvenli bir uyku odası hazırlanmalıdır. Hareketlerin olduğu dönemde ebeveynler çocukların kendine zarar vermesini engellemek için onu sıkıca tutmalıdır. Uykusuzluğun bunu tetikleyebileceği bilinmeli ve uyku saatleri ve uyku hijyenine dikkat edilmelidir. Bu yöntemlerle tedavi sağlanamıyor ve 2-3 aydan daha uzun süredir sık ataklar yaşanıyorsa, çocuk psikiyatrisi ya da çocuk nörolojisine başvurulmalı ve organik nedenlerin ayırıcı tanısı yapılarak tedavi planlanmalıdır” diye konuştu.