Üriner sistem taş hastalığının, üroloji pratiğinde en sık rastlanan hastalıklardan biri olduğunu ve erkeklerde kadınlara göre 2-3 kat daha fazla görüldüğünü ifade eden Aspendos Anadolu Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Hüseyin Soyan, Taş Hastalıkları hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Soyan, “Böbrek taşları idrardaki maddelerin kristaller oluşturması ve bu kristallerin büyüyerek taşlaşması sonucu gelişir. Bazı koşullar bu durumu kolaylaştırmaktadır. Taş oluşumu için en uygun ortam konsantre idrardır. Böbrek taşları, konsantre idrarda çekirdek kristallerinin oluşması, bu kristallerin çökmesi ve büyümesi sonucunda oluşurlar. Taş oluşumu için oldukça elverişli olan bu ortamın en kolay tedavisi bol su içmektir. Böbrek taşı oluşumunu kolaylaştıran diğer bir faktör de idrar yollarında oluşacak tıkanıklıklar. Herhangi bir nedenle gelişen tıkanıklık idrarda kristallerin oluşmasını ve çökmesini kolaylaştırır” diye konuştu.
“Genetik faktörler”
Genetik ve coğrafi koşulların taş hastalıkları üzerindeki etkisi hakkında Dr. Soyan, “Ailenizde böbrek taşı düşüren birinin olması sizin için de bir risk oluşturur. Genetik faktörler böbrek taşı oluşumu için oldukça önemlidir. Kalsiyum taşlarının, yaklaşık yüzde 50’sinde genetik geçişin etkili olduğu bilinmektedir. Böbrek taşlarının büyük çoğunluğunu kalsiyum taşları oluşturmaktadır. Kalsiyum taşlarını oluşması için de en önemli risk faktörü, idrarda kalsiyum miktarının yüksek olmasıdır. İdrardaki kalsiyumun yüksek olması ise genetik olarak nesilden nesile aktarılabilmektedir. Bu da taş oluşumu için yeterince büyük bir risk faktörüdür” şeklinde konuştu.
“Belirtiler”
İdrar yolları taşları eninde sonunda sıklıkla ağrıya neden olurlar diyen Op. Dr. Hüseyin Soyan, “Ağrı genellikle iki şekilde oluşur. Bunlardan en sık görüleni ve en önemlisi renal kolik dediğimiz, böğüre veya kasığa bıçak saplanır tarzda olan ağırlardır. Bu ağrılar çok şiddetli olup, genellikle bulantı-kusmayla beraberdir. Taşların yaptığı diğer ağrı şekli kolik tarzı olmayan künt ağrılardır. Bu ağrılar hafif ağrılar olup, genellikle devamlılık arz ederler. Böbrekten çıkmış idrar yolarına düşmüş taşlar kasıkta ağrı yaptıklarından sağ tarafta apandisitle karışabilirler. Klinik olarak hastalarda ikinci sıklıkta görülen bulgu idrarda kan görülmesidir. Bu durum makroskopik ve mikroskopik olmak üzere hastaların yüzde 85’inde bulunur. Nadiren tam tıkanıklık durumlarında hiç kan görülmeyebilir. Taş hastalarında, tıkanıklığa bağlı olarak enfeksiyonlarda sık görülmektedir. Enfeksiyon çok basit formda olabileceği gibi, ağır böbrek iltihabına dahi yol açabilir. Bu durumlarda ateş sıklıkla vardır” ifadelerini kullandı.
“Yan etkileri”
Taş haslığı tedavi edilmediği taktirde taşın lokalizasyonu ve boyutuna bağlı olarak, şiddetli ağrı, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu ve kronik böbrek yetmezliği ve böbrek fonksiyon kaybına giden çok tehlikeli sonuçlar oluşturabileceğine dikkat çeken Op. Dr. Hüseyin Soyan, 30 ile 50 yaş arasında olanların risk altında olduğunu belirti. Toplumda her on kişiden birinde ömrünün herhangi bir aşamasında taş oluşacağını söyleyen Soyan, bu durumun erkeklerde, kadınlara oranla 3 kat daha sık görüldüğünü en yüksek risk grubunun ise 30 ile 50 yaş olduğunu vurguladı.
“Sıvı alımı önemli”
Taş rahatsızlığı yaşayanların yaklaşık yarısı sonraki 10 yıl içinde tekrar taş oluşumu ile ilgili problem yaşamaktadır diyen Aspendos Anadolu Hastanesi Üroloji Doktoru Op. Dr. Hüseyin Soyan, ifadelerine şöyle devam etti: “Bazı şeylere dikkat ederek taş oluşum riski en aza indirilebilir. Günde yaklaşık 2 litre idrar çıkaracak kadar sıvı alınmalıdır (önemli kısmı su olarak). Taşların büyük kısmı kalsiyum içerikli olduğundan önceleri kalsiyumlu gıdalar yasaklanırken günümüzde kalsiyumun taş oluşumunu önleyici etkisinin bile olduğu saptanmıştır. Ancak çok nadir durumlarda (barsaktan kalsiyum emilimi aşırı olan, çok yüksek dozda kalsiyum tabletleri alan hastalar gibi) kalsiyum, taş oluşum riskini arttırmaktadır. D vitamini takviyeli yiyecekler ve kalsiyum bazlı antasitlerden kaçınılmalıdır. Hayvansal gıdalar aşırı tüketilmemelidir. Diyette tuz kısıtlanmalıdır.”
“Tanı Yöntemleri”
Op. Dr. Hüseyin Soyan, taş hastalıklarında tanı yöntemlerini şu şekilde sıraladı: “Klinik bulguları olan hastalara ilk olarak Direkt üriner sistem grafisi çekilmelidir. Bu filmle taşların yüzde 85’ine tanı konulabilir. Bu filme ek olarak hastalara ultrasonografi, IVP ve tomografi yapılabilir. Bazı hastalara hiçbir şey yapılmaz iken, bazı hastalara acil olarak cerrahi tedavi uygulanabilir. Tedavi seçeneklerini şöyle sıralayabiliriz: Medikal Tedavi, Taş Kırma Yöntemi (ESWL), Üreteroskopi, Perkütan Taş Cerrahisi ve Açık Ameliyatla.”