Vatan Partisi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni göreve davet ediyoruz. Meclis görevini yapmazsa, Türk milleti, o Cumhuriyet ve millet karşıtı kimseyi o işgal ettiği yerden aşağı indirecektir diyen Kurtoğlu’nun açıklamasının ayrıntıları şöyle:
Ülkemiz Büyük Orta Doğu Projesi denilen ABD, AB ve İsrail’in bölgedeki işbirlikçi taşeronları tarafından yürütülen yıkma ve yağmalama saldırılarının hedefine alınmıştır. Bu saldırılar silahlı saldırı, ekonomik saldırı ve siyasi saldırı olmak üzere üç alanda yürütülmektedir. Bu saldırıların dört amacını bir daha milletimizin dikkatine sunuyoruz.
1-Kürtleri özerklik vererek ülkenizin bölünmesini sağlayın
2-Ermeni soykırımını tanıyın. Toprak ve tazminat taleplerini yerine getirin.
3-Kıbrıs’tan askerinizi çekin
4-Ekonominizi dünya ekonomisinin taleplerine göre düzenleyin. Bunun özeti kendinize lazım olanı üretmeyin biz ne dersek onu üretin.
Bu şer ittifakının taşeronu bölücü terör örgütü PKK milletimizin desteğini arkasına almış olan kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, canlarını çekinmeden ortaya koyan kahraman güvenlik güçlerimiz ve korucularımız sayesinde hüsrana uğratılmakta ve hendeklere gömülmektedir. Tam da bu sırada büyük panik yaşayan emperyalist ABD, AB ve İsrail ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette saldırırının ekonomik ve siyasi ayaklarına yüklenmiş ve harekete geçirmiştir. Bu yüzden ekonomimizin motorlarından biri olan turizm sektörüne yönelik güvensizlik ortamı yaratan, Ankara ve İstanbul da yaptırılan terör saldırıları ve katliamlar bu sektöre büyük ölçüde zararlar vermiş, düşürülen Rus askeri uçağı ile olaylara tüy dikilmiştir. Milletimizin Vatan Partisi’nin merkezinde olan güçleri tarafından ekonomik krizi aşma çalışmaları sürdürülürken yine bu yolda alınan olumlu mesafelerden paniğe kapılan bildik merkezler şimdide saldırının siyasi ayağına harekete geçirmişlerdir. Silahla bölemedikleri ülkemizi masa başında bölmek için bölücü ve gerici Anayasa yapmak istiyorlar. Saldırının siyasi ayağı budur. Genç Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı silahlı isyana kalkışan İngiliz işbirlikçisi Şeyh- Said’lerin, Seyit Rıza’ların ve İskilipli Atıf Hoca’ların günümüzdeki takipçisi TBBM Başkanı İsmail Kahraman ağzından baklayı çıkarmış ve gizli ajandasının hedefini, mevcut Anayasa’yı çiğneyerek çekinmeden açıklamıştır. Yanlış anlaşılmayı yer bırakmayacak şekilde aynen şunları söylemiştir “ Laiklik bir kere yeni Anayasada olmamalıdır. Dindar Anayasa meselesinden Anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım demiştir.” Laiklik anayasada olmasın” demekle şeriata açık çağrı yapmıştır “Dindar anayasa olmalı” demekle şeriat ve hilafet düzeni kuralım demiştir. Bunu başka türlü anlamak mümkün değildir. Bu duruma şaşırmadık. Geçmişten günümüze uzanan ABD gericiliğinin ülkemizdeki önemli temsilcisi olan bu şahıs ve temsil ettiği düşüncenin savunucuları ABD 6.Filosuna kıble yapıp namaz kılanlardır. Kanlı Pazarlarda Taksim’de cinayet işletenlerdir. Bunlar ülkemizin bağımsızlığı için mücadele eden yurtsever güçlerin karşısına çıkanlardır. Ülkemizdeki Amerikan işbirlikçisi güçlerin günümüze kadar gelmiş bölücü, gerici temsilcileridir. Buradan milletimize uyarıyoruz. Laiklik yoksa Türkiye yoktur. Laiklik yoksa İŞİD vardır. Laiklik yoksa çocuklarımıza tecavüz vardır. Laiklik yoksa mezhep savaşları vardır. Buda yok olmamız demektir. Ülkemizin her yönden saldırı altında olduğu bu dönemde milletimizi birleştirici söylemlere ve eylemlere yakıcı şekilde ihtiyaç duyduğumuz bu zamanda milletimizde yeni ayrışmalara neden olacak emperyalistlerin, onların gerici ve bölücü taşeronlarını sevindirecek güçlendirecek, bu söylemdeki gerici talepleri ret ediyoruz. Bunları ülkemize yapılan bölücü saldırıların siyasi ayağı olarak değerlendiriyoruz. Anayasa ihlali düzeyinde yapılan bu saldırıları yapanlardan mutlaka hesabının sorulacağını milletimizin bilgisine sunuyoruz.
ABD, AB ve İsrail taşeronu bölücü terör örgütü nasıl hendeklere gömülmüşse, bu şer odaklarına bilerek yardım edenlerde aynı akıbeti paylaşmak zorundadır. Kan ve ateşle kurulan Cumhuriyetimiz, bu gün yine kan ve ateşle savunulmaktadır. Bu gerçeği her kesin her yetkilinin görmesi gerekir. Aksi taktirde ayaklar altında kalıp yok olup gideceklerdir.
Milletimizin desteği ile devletimizin güçleri her türlü saldırı ve ihaneti yok edecek güçtedir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Buradan bir kez daha vurguluyoruz.
Laikliğin özü, milletin egemenliğidir. Saltanat yıkılmıştır ve tarihe gömülmüştür. Cumhuriyetimizde iktidarın kaynağı dinsel değildir, dünyevidir ve millettedir. Millet Meclisi Başkanı, iktidarın kaynağının millette olduğunu reddeden bir konumda olamaz. Olursa, o konumda duramaz. Durdurulması Millete ve Cumhuriyete ihanettir.
Meclis Başkanı kürsüsünü, tarikat şeyhleri veya müritleri işgal edemez. Derhal işgal ettiği kürsüyü terk etmelidir. Terk etmiyorsa onu o kürsüden indirmek millî görevdir.
Laiklik karşıtlığı, Bölücü Teröre karşı mücadelenin temellerine dinamit koymaktır. Çünkü Türk milletinin birliği ve devletin tekliği ilkesi, ancak laiklikle korunabilir. Bölücü Terör Örgütü bu nedenle laikliğe karşıdır.
Tayyip Erdoğan’ın “İsmail Kahraman’ın kişisel görüşünü belirttiği” yönündeki açıklaması durumu kurtarmıyor. Çünkü açıklamayı yapan sıradan bir kimse değildir, Meclis kürsüsünde oturmaktadır.
İsmail Kahraman’ın o kürsüden indirilmesi bir devlet görevidir, bir millet görevidir, bir toplum görevidir, bir vatandaşlık görevidir.
Vatan Partisi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni göreve davet ediyoruz. Meclis görevini yapmazsa, Türk milleti, o Cumhuriyet ve millet karşıtı kimseyi o işgal ettiği yerden aşağı indirecektir."