"Bildiğiniz gibi Cumhuriyet Halk Partisi olarak 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimini şiddetle lanetlediğimizi bildirmiş, sorumluların en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini ifade etmiştik. Ancak bunun hiçbir zaman cadı avına, muhaliflerin sistemli bir şekilde susturulmasına dönüşmemesi gerektiğini de aynı ciddiyetle belirtmiştik.
Ne yazık ki mevcut iktidar, süreci doğru yönetemediği gibi kendi egemenliğini ve korku imparatorluğunu pekiştirmek için yoğun çaba sarf etmiştir ve etmeye devam etmektedir. 21 Temmuz 2016 günü ilan edilen OHAL karşısında bunu CHP olarak daha ilk günden ifade etmiştik. Ülkemizin içinde bulunduğu bu zorlu durumlar karşısında yapılması gerekenin TBMM’yi daha aktif hale getirerek, parlamentoyu çalıştırarak, ulusun egemenliğini ve demokrasi kültürünü, hoşgörüyü, sağduyuyu, uzlaşmayı her bir vatandaşımızın daha da içselleştirebileceği bir ortamın hazırlanması olduğunu net bir şekilde tekrarlamıştık.
Bugün geldiğimiz en son noktada ise Cumhuriyet gazetesini ve onun onurlu yazar ve çizerlerini hedef alan, gözdağı vermeye çalışan, halk nezdinde linç kampanyası başlatan bir yaklaşımı endişeyle takip etmekteyiz.
Bu operasyonların neden Cumhuriyet Gazetesine yapıldığını çok iyi biliyoruz. Cumhuriyet ile yaşıt, kendi çizgisinden hiçbir ödün vermeyen, gazetecilik ilkelerine sıkı sıkıya bağlı, belgelere dayanan, tarafsız ve araştırmacı gazetecilik ile bütünleşmiş olan Cumhuriyet Gazetesi her dönemde iktidarların tepkisini çekmiş ve müdahalelere maruz kalmıştır. Yapılan son operasyon da, günümüz iktidarının aradan geçen onyıllar boyunca hiçbir zihni ilerleme gerçekleştiremediğini, OHAL ve demokrasi anlayışındaki sansürcü ve darbeci yaklaşımını da gözler önüne sermektedir.
Tüm bu operasyonun daha önce belgeleriyle yapılan “MİT tırları” haberinin intikamı olduğu açıktır. Yoksa 2005 Mart ayında FETÖ haberleri nedeniyle yayını durdurulan, 2002 Şubat ayında “Gülenciler Terör Örgütü” diye manşet atan Cumhuriyet Gazetesi’nin FETÖ’cü olduğunu iddia ederseniz, sokaktan geçen bir çocuğu bile inandıramazsınız. Cumhuriyet Gazetesi tıpkı bizler gibi, ne 2002’de ne de 2012’de kandırılmamıştır, bundan sonra da kandırılamayacaktır.
Halkın doğru habere ulaşma hakkı engellenemez. Doğru haber ise ancak özgür bir basın ile mümkün olabilir. Bizler, ister lehimize ister aleyhimize olsun, ulusal yerel farketmeksizin, özgürce yayınlarını sürdürmekte olan tüm basın emekçilerinin yanında olmaya devam edeceğiz. Eminiz ki gecesini gündüzüne katan, bir tane haberi yazabilmek için 10 kez süzgeçten geçiren basın emekçileri de kendi meslektaşlarına sahip çıkma konusunda azami özeni göstereceklerdir.
Tam demokrasi, bir ülke halkının mutluluğu ve huzuru için olmazsa olmazıdır. Türkiye Cumhuriyeti de kuruluş felsefesini benimseyerek, sosyal, laik, çağdaş ve sosyal bir hukuk devleti vasfını hakkıyla taşıyabildiği ölçüde tam demokrasiye ulaşabilecektir. Arkasında başkanlık ve tek adam hayalleri bulunan, halkın ve ülkenin çıkarları yerine iktidarın kalıcılığını düşünen, “Başkanlık gelmezse, ülke bölünür.” diyebilecek kadar tutarsızlaşmış bir yaklaşım ve OHAL sürecini ne de Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetebilecek bir yeteneğe sahip değildir. Bizler, halkı ayrıştıran faşist uygulamalar devam ettikçe, daha da kararlı bir şekilde burada olacağımıza, her zaman haklının, mağdurun ve emekçinin yanında olacağımıza söz veriyor, saygılar sunuyoruz. Yaşasın Atatürk’ün mirası olan Türkiye Cumhuriyeti, yaşasın tam demokrasi, yaşasın basın özgürlüğü."