Bakan Soylu Antalya'dan önemli açıklamalarda bulundu

Politika

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, düzensiz göçte yüzde 98’lik bir düşüş yakaladıklarını belirterek, "Bu dönemde bu geçişler yüzde 98’lik bir düşüşle 20 bin 364’e gerilemiştir. Bir günde 9 bin 800 kişinin geçmesinden bugün 2017 ortalaması büyük bir rakam bizim için 70 kişi" dedi.

Akdeniz Sahil Güvenlik Faaliyetleri Forumu’nun (MCGFF) 6’ncısı Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı ev sahipliğinde Antalya’da icra edildi. Toplantıya 13 ülkenin Sınır Sahil Güvenlik Komutanları, başkanları, temsilcileri ile heyetleri, kamu kurum kuruluş temsilcileri, Avrupa Birliği kurumları ve uluslararası kuruluş temsilcileri katıldı.
Toplantıda konuşan Bakan Soylu, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin insanlarının aynı mahallenin çocukları gibi olduğunu belirterek, ortak bir duyguya, geçmişe ve kültüre sahip olduklarını kaydetti.

Dinleri, dilleri farklılıkları olsa da o insanların algıları, tepkileri, duygularının birbirlerine benzediğini dile getiren Bakan Soylu, "Mutlaka sizin de ülkelerinizde vardır. Aynı mahallede büyüyen çocuklar arasında güçlü bir duygusal bağ oluşur. Birbirleriyle oynarlar, zaman zaman birbirleriyle tartışırlar. Bazen ufak tefek kavga ederler ama sonra tekrar güçlü bir bağ ile birbirlerine sarılıp barışırlar. Zaman geçse de aralarındaki bağ asla kopmaz. Bazıları birbirleriyle evlenirler, iş ortağı olurlar. Belki farklı ailelerin çocuklarıdırlar ama o mahallenin verdiği ruhu asla ama asla kaybetmezler. Ben Akdeniz’e baktığım zaman Akdeniz insanın dolayısıyla sizlere baktığım zaman böyle bir duyguya kapılıyorum" diye konuştu.

Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin, Akdeniz temelinde bir araya gelmeleri ve kurumsallaşmalarının önemli bir adım olduğunun altını çizen Bakan Soylu, Türkiye olarak bu girişime sonuna kadar destek verdiklerini, vermeye de devam edeceklerini kaydetti.

"Karadeniz’i güvenli hale getirmeyi hep birlikte başardık"
Karadeniz’de de Karadeniz Sahil Güvenlik Faaliyetleri Forumu’nun 11 yıldır ciddi gelişmeler sağladığını ifade eden Bakan Soylu, "Kurumsallaşmasını sağlamıştır. Karadeniz’de göçmen geçişi ve kaçakçılığın önlenmesi konusunda güvenli bir deniz haline getirmeyi hep birlikte başardık. Aynı mahallenin çocukları olarak başardık. Üye ülkeler bu işbirliğinden önemli faydalar elde etik. Karadeniz’de sağladığımız bu kurumsal başarının Akdeniz’e örnek olması ve Karadeniz’de ulaştığımız seviyeye ulaşmasını temin etmektir" diye konuştu.

"Büyük ekonomik farklılıklar var"
Dünyada suyun var olduğu günden bugüne kadar Akdeniz’in tarihteki en önemli etkileşim alanlarından biri olduğunun altını çizen Bakan Soylu, "Büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Bilginin kültürün paranın ve ticaretin burada taşınmasına sebebiyet vermiştir. Siyasi dengeler aslen Akdeniz’de değişmiştir. Bugünde özellikle Orta Doğu'da yaşanan siyasi hareketlilik doğudan batıya doğru bir göçmen akınını başlatmıştır. Hepimiz dramatik sahneler görüyoruz. Aynaya baktığımızda insanlığımızı tarttığımız, olmaması lazım gerektiğini konuştuğumuz, insanlığımızı kaybediyoruz acaba diye kendi kendimize baktığımız dramatik sahnelerle karşılaşıyoruz. Bizim radarlı gemilerle gezdiğimiz denizlerde basit lastik bir botla hayatta kalmaya çalışan insanları görüyoruz. Bütün siyasi ve ideolojik düşüncelerimizi bir tarafa bırakarak şu gerçeği görmek zorundayız. Dünyanın doğusu ile batısı arasında büyük ekonomik farklılıklar söz konusudur. Güvenlik, yaşam standardı anlamında büyük farklılıklar vardır" ifadelerine yer verdi.

"Aylan bebeği unutmuyoruz"
"İnsanlık bileşik kaplardaki su gibidir" diyen Bakan Soylu, "Bir şekilde dengeye gelmeye çalışacaktır. Bu şartlar batı ile doğu arasında bu eşitsizlik eşitlenmedikçe doğuda sivillerin can güvenliği sağlanmadıkça bu sahneler kendiliğinden bitmeyecektir. Buradaki herkes bütün sahil güvenlik birimleri iyi niyetle bütün tedbirleri alsalar bile bu sorunun sizlerin boyunu aşan bu meselenin boyunu aşan bir tarafı olduğu aşikar ve açıktır. Aylan bebeği unutmuyoruz. Sahil güvenlik mensuplarının jandarmaların polislerin kah kıyılarda kah denizlerde ellerini uzatıp hayatlarını kurtarmaya çalıştığı veya cansız bedenleriyle karşı karşıya kalmış olduğu insanları unutmuyoruz. Hepimizin yaptığı işler var. Hepimiz işlerimize profesyonel bakıyoruz, hayatımızın sonu olduğunu bizden sonra gelecek nesillere sorumluluk içinde dünya bırakma sorumluluğu içerisinde olduğumuzu en iyi sizler bilirsiniz" dedi.

"Dramatik tablolar"
Dünyanın anlattığı tablo içerisinde bir çılgınlık halinde olduğunu ifade eden Bakan Süleyman Soylu, "Dönüp ne aynaya bakmaktadır ne de 'acaba ne oluyor biz bunun neresindeyiz, bunu nasıl çözebiliriz' diye anlayışla karşı karşıyadır. Biz 21'inci yüzyılı böyle hayal etmedik. Bu yüzyıl içerisinde böyle dramatik tablolarla karşılaşacağımızı hayal etmedik. Okullarda bizlere dünya savaşları okutulurken veya anlatılırken hepimiz iç geçirdik. Bunların tarihin eskisinde kaldığını düşündük. Ama önümüzde o gün yaşadıklarımızdan dramatik, insanlığımızı bize hatırlatan tabloları gördükçe üzülüyoruz. Bunu belki sahil güvenlik birimleri olarak değerlendiriyor değiliz, farklı kültürlerden medeniyetlerden farklı düşüncelerden gelen insanlar olarak bunun ortak bir sorun olduğunu, bu sorun karşısında hepimizin dünyaya söyleyecek bir sözü olduğunu hatırlatmak için ifade ettim" diye konuştu.

"Önemli olan insanların sağ kurtulması"
Ekonomik farklılıkları giderip savaşların durdurulması gerektiğinin altını çizen Bakan Süleyman Soylu, "Çatışma ve şiddeti, fakirliği dünyanın bir yerine hapsetmenin mümkün olmadığını görmek zorundayız. Bu dünyayı dünyanın güzelliklerini paylaşmaya mecbur olduğumuzu kabul etmek zorundayız. Türkiye olarak sahil güvenlik noktasında iş yükümüzün oldukça fazla olduğu açıktır. Bir taraftan uyuşturucu, sigara kaçakçılığı, tarihi eser kaçakçılığı ve en önemlisi göçmen kaçakçılığı ile mücadele ediyoruz. Bununla mücadele ederken sadece karşı kıyıya geçmesinler mantığıyla hareket etmiyoruz. Önemli olan o insanların denizden sağ kurtulması hem de yasa dışı durumda kalmamalarını sağlamaktır. Bunun öncesinde o insanların denize inmelerini engellemektir. Jandarma sahil güvenlik polis güzel bir koordinasyon içinde hareket etmektedir" dedi.

"Bir günde geçişi 70 kişiye düştü"
Uluslararası Göç Örgütü’nün verilerinden rakamlar paylaşan Bakan Süleyman Soylu, "2015 yılında Yunanistan tarafında 853 bin 650 olan düzensiz göçmen yakalaması alınan tedbirlerle, 2017 yılı sonuna geldiğimiz bu dönemde Türkiye’nin kendi sözlerine ve ahitlerine bağlılığını ifade etmek istiyorum. Burada Türkiye yalnız kalsa da verdiği sözün kendisi için ne kadar büyük anlam olduğunu ifade etmek istiyorum. Uluslararası alanda verdiğimiz sözü yerine getirebilmek için ortaya koyduğumuz gayretin büyüklüğünü ifade etmek istiyorum. Bu dönemde bu geçişler yüzde 98’lik bir düşüşle 20 bin 364’e gerilemiştir. Bir günde 9 bin 800 kişinin geçmesinden bugün 2017 ortalaması büyük bir rakam bizim için 70 kişidir. Merkezi ve Batı Akdeniz rotası olarak bilinen hatlardaki hareketliliktir. Merkezi Afrika rotası olarak bilinen Afrika’dan İtalya’ya geçişin 107 bin 28 olduğu, Batı Akdeniz rotası olarak bilinen Afrika’dan, İspanyaya geçişin 3 bin 845’den, 2017 itibariyle 12 bin 328 olduğu gözlenmektedir. Bu rakamlar bize ivmenin nasıl olduğun ifade ediyor. Düzensiz göç rotalarının Doğu Akdeniz ve Ege’de aldığımız tedbirler neticesinde İtalya ve İspanya hattına kaydığı anlaşılmaktadır. Düzensiz göç ile mücadeleye destek vermek için 2016 yılından beri Ege’de görev yapan NATO unsurlarının aldığımız tedbirlerle çekilme zamanı gelmiştir" ifadelerine yer verdi.

"Karadeniz'de göç akımını sıfırladık"
Soylu, geçtiğimiz 13 Ağustos'tan itibaren yaklaşık 1 ay süreyle Karadeniz’de birdenbire ani bir şekilde sanki birileri düğmeye basmış gibi başlayan hareketliliği Türk Sahil Güvenlik, jandarma ve emniyet teşkilatı ile diğer devletlerin işbirliği ile kısa sürede kontrol altına alıp, güvenliği sağladıklarını belirtti. Karadeniz’den Romanya’ya doğru olan göç akımını doğru bir koordinasyonla havadan, denizden alınan tedbirlerle sıfırladıklarını aktaran Bakan Soylu, bu noktada Ege’de ve Akdeniz’de aldıkları tecrübenin çok büyük etkisi olduğunu kaydetti.

"Karadeniz çocuğuyum, denizin kokusunu çok iyi bilirim"
Dünyanın özgürce kirletebilecek kadar büyük olmadığını vurgulayan Bakan Soylu, "İnsanlar belki de denizleri geniş büyük gördükleri için kirletmeme konusunda fazla özenli davranmıyorlar. Ben de Karadeniz çocuğuyum. Denizin kokusunu çok iyi bilirim. Denizin bize verdiklerini, bakışını denizin bizi durulama ve bizimle beraber olma isteğini iyi yaşayan, onla dinlenen, ufka bakan, onu seven ve onda kendini kaybetmeyi bilebilen insanlardan bir tanesiyim. Bunu hayatımın her anında hissetmek isterim. İnsanlık deniz kirliliği konusunda bu kadar sorumsuz davranmaya devam ederse gelecek ne denizin kokusunu duyabiliriz ne de ondan lezzet çıkartabiliriz. Denizdeki kirlilik devam ederse sahil güvenlik teşkilatlar olarak kaçak balıkçıları takip etmemize gerek kalmayacak. Balık da kalmayacak. Balık tutmak durumunda olan kaçak balıkçılar de deniz içinde kendi işlemlerin yapmak zorunda kalmayacaklardır" diye konuştu.

"Haliç'i kirleterek öğrendik"
Deniz kirliliği konusunda İstanbul’da Haliç’in kirletilmesi örneğini anlatan Bakan Soylu, "İstanbul’da geçmişte böyle bir acı tecrübem oldu. Şarkılar şiirlere konu olan Haliç’i kirlettik. O bölgeden geçerken burnumuzu tutardık. Oturduğumuz yerlere kadar Haliç’in kokusu gelirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken yapmış olduğu bir çok önemli işe Haliç’i temizlemeyi de ekledi. Bugün bir iç denizin, Haliç’in aslında bir şehre ne kattığını temiz olunca onun etrafındaki insanların hayatlarının ne kadar güçlü bir katma değerle buluştuğunu bugün rahat bir şekilde anlayabiliyoruz. Onun kenarında gezmek, ona bakmak, hatta güneşin batışıyla beraber Haliç’i bir araya getirebilmek o enstantaneyi hayatınızın bir bölümünde görebilmek belki de yaşadığımız hayatın en güzel anlarından bir tanesidir" dedi.

"Aynı hatayı Ege ve Akdeniz'de yapmayacağız"
Büyük bir ekonomik maliyetle Haliç’i temizlemeyi başardıklarını hatırlatan Bakan Süleyman Sıoylu, "O tahribatın etkileri yüzde 100 silinmiş değildir. Büyük oranda başarı elde ettik. Bu hatayı Karadeniz Ege ve Akdeniz’de tekrarlamak istemiyoruz. Deniz kirliliği evsel, endüstriyel atıklar, tarım faaliyetleri gemilerde atılan atıklardan olabiliyor. İnsanlık anlaşılmaz bir şekilde denizlere karşı savaş açmış gibi davranmaktadır. 3 tarafı denizlerle çevrili ülkeye yakışır bir şekilde ciddi bir denetim ve hassasiyet içerisindeyiz" ifadelerine yer verdi.

"2 yılda 4 bin 500 olay"
Sahil Güvenlik Komutanlığının son 2 yılda deniz çevresi ve kaynaklarının korunmasına yönelik 4 bin 500 olayda, 11 milyon 736 bin lira ceza kestiğini kaydeden Bakan Soylu konuşmasına şöyle devam etti: 
"Mesele deniz kirlendikten sonra para cezası kesmek değildir. Asıl hedef kirlenmeyi önlemektir. İnsanlara doğru alternatifler imkanlar sunmak gerekir. Tekne sahiplerine sintineyi denize basma dediğimizde onlara bunu boşaltabilecek tesisler vermeliyiz. Küçük teknelerin deniz kirliliğine sebep olan atıkların kontrol almayı hedeflediğimiz mavi kart uygulaması bu alanda önemli bir boşluğu dolduracaktır. Bu sistem özetle bir atık takip sistemidir. Dünyada da tektir. Küçük teknelere mavi kart diye isimlendirdiğimiz küçük kart veriyoruz. Buna karşılık liman ve marinalarda kurulu atık boşaltma merkezlerimiz var. Elektronik sisteme entegre olan bu kartlar sayesinde küçük teknelerin limanda kurulu bu merkezlere atıklarını boşaltma sağlıyoruz ve bunu denetliyoruz. Bu denetimlere teknelere yanaşmadan atık verme frekansını takip ederek yapabiliyoruz. 78 kıyı tesisinde 43 özel marinada, belediyelerin işlettiği 15 marinada, 20 balıkçı barınağında toplam 156 noktada mavi kart otomasyon sistemi kurulmuştur. Bu çok önemli bir başarıdır. Sistem kapsamında 29 bin kart dağıtılmıştır. 29 bin tekne bu sisteme dahil edilmiştir. Eğer bu dünyada tek başımıza yaşamıyorsak ki öyleyiz o zaman ortak hedefler ve vizyonumuz olmak zorundadır."

"İran'da bekleyen 2.5 milyon Afgan var"
"Türkiye’yi tanımlarken hep Avrupa’nın dışında tutmak istiyorlar" diyen Bakan Soylu, "Orta Doğu sınırlarını Türkiye sınırları üzerinden kurmak istediler. Oysa bunun 21'inci yüzyılda böyle olmadığını hepimiz gördük. Bu sadece Türkiye için değil sınırların ortadan kalktığı bütün dünya ülkeleri için geçerlidir. Herkes zannetti ki dünyada deniz yok denizler üzerinden ulaşım olmaz, kara sınırlarını tutarsak düzensiz göçleri engelleme imkanına sahip oluruz. Bunun böyle olmadığını gördük. Sadece İran’da 2,5 milyonun üzerindeki Afgan batıya göç etmeyi bekliyor. Bunlar karadan denizden eğer imkan bulabilirlerse havadan göç edebilmek için ellerinden gelen bütün gayreti ortaya koyacaklar. Eğer batı ile doğu arasında bu eşitsizliği acımasız bir şekilde devam ederse gelişmiş batı ülkelerinin liderleri kendi konularına bu göçle nasıl uğraşırız diye başlık yapmaktan kendilerini alıkoyamazlar" ifadelerini kullandı.

"Düzensiz göçte denizler en önemli alanlar"
Sahil güvenliklerde gerekli sorumluluğu ortaya koymamaları halinde bir günde batıya 15-20 bin insan geçmesinin hayal bile olmadığını aktaran Bakan Soylu, "Kimse kusura bakmasın. Bu konuda büyük bir yardım alıyor falan değiliz. Kendi imkanlarımızla bunları sağlamaya çalışıyoruz. Bir iki bot desteği ile yapılacak işler değildir. Bugün bir takım teknolojilerden istifa ediyoruz. İnsansız hava araçlarından istifade ediyoruz. Artık denizler düzensiz göç konusunda en önemli alanlardır. Buraya bakmak ve daha önemli adımlar atmak dünyanın ortak sorunudur. Bu konuda tecrübelerimizi özellikle Türkiye’nin düzensiz göç konusundaki tecrübelerini iyi tahlil etmek tespit etmek, buradan elde etmiş olduğu sonuçları da iyi bir şekilde analiz edip uygulamaya koymak durumundadır" dedi.

"Uyuşturucu rotası"
Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin Akdeniz’le ilgili vizyonu ve hedefini ‘temiz Akdeniz’ olarak tarif etmesinin anlamlı olacağını belirten Bakan Soylu, "Bu rota aynı zamanda uyuşturucu taşıma rotasıdır. Özellikle bu yaz özellikle güçlü işbirliklerimiz sayesinde nesillerimizi zehirlemeye çalışanlara karşı hep birlikte çok önemli başarılar kazandık. Ama denizin içerisinde bu zehri kimin nasıl ve nereye taşıdığını ne kadar taşıdığını yakalayabildiklerimiz kadar biliyoruz. Onun için burada istihbarat işbirliğimiz güçlü işbirliğimiz bizim açımızdan çok önemlidir. Buradaki ülkeler sadece ortak olarak bir değer nitelendirdiği Akdeniz’in bu konuda taşınmasından bu uyuşturucunun taşınmasından sorumlu değildir. Bir taraftan da bu ülkeler nesilleri uyuşturucu konusunda ciddi tehdit altındadır. Hepimiz hedef ülkeyiz. Özellikle bizim ülkemiz batıdan kimyasal uyuşturucuları, doğudan doğal uyuşturucuların hedef ülkesi konumundadır. Taşıma konusundaki mesele hepimizin bilgisi dahilindedir. Bu konuda alacağımız tedbirler göçün dışında Akdeniz’in temizliğinin dışında uyuşturucu konusunda da yapacağımız iş birliği insanlığa büyük bir katkı olacaktır" diye konuştu.

Toplantıda konuşulanlar

Toplantının basına kapalı bölümünde 2017 yılında MCGFF dönem başkanlığı görevini yürüten Türk Sahil Güvenlik Komutanı Vekili Tuğamiral Bülent Olcay, başkanlığı sürecinde icra edilen faaliyetler hakkında bilgi verdi. Ardından katılımcı ülke temsilcileri, toplantının temasını oluşturan, ‘Deniz Kirliliğinin Önlenmesinde En İyi Sahil Güvenlik Uygulamaları’ konusunda sunumlar yaptı. Toplantı,Türkiye ile Fransa arasında dönem başkanlığı devir teslim töreni ile sona erdi.
Toplantı kapsamında deniz çevresinin ve buna bağlı olarak doğal kaynakların korunmasında en iyi sahil güvenliği uygulamalarına ilişkin paylaşımlar yapıldı, konu ile ilgili ulusal ve uluslararası mevzuattan örnekler verildi ve AB uygulamaları hakkında bilgi paylaşımı yapıldı. Sahil güvenlik alanında çeşitli bölgesel iş birliği forumlarına ilişkin sunumların yapıldığı toplantıda MCGFF 2017 sonuç tutanağı tanzim edildi.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.