"Alanya’mızda titizlikle yapılmayan ve projelendirmede öngörülen deprem büyüklüğüne dayanamayacak çok sayıda yapı maalesef ki mevcuttur. Özellikle artık müteahhitlerin kar elde etmenin tek yolunun malzeme ve işçilikten kısmak veya çalmaktan geçmediğini öğrenmeleri gerekmektedir."
Tunay, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı uyarılarda ve dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle açıkladı"
İnşaat Yüksek Mühendisi Mustafa Alpay Tunay, küçük ve nispeten sık yaşanan depremlerin fay açısından bir nevi emniyet subabı görevi gördüğünü belirtti.
28 ARALIK 2013 tarihinde yaşanan 6 büyüklüğündeki en etkili depremin ardından Alanya, 2018 yılı içerisinde de irili ufaklı depremlerle sallanmaya devam ediyor. Depreme karşı önlem, hayati gereksinimdir. İnsanları depremler değil, depreme karşı teknik yeterliliğe sahip olmayan yapılar öldürür."
‘DEPREMLERİN OLUŞMASI ÇOK DOĞAL’
Tunay “Dünyamızın jeolojik yapısı düşünüldüğünde depremlerin oluşması çok doğal. Dünyamız iç kısmı yüksek ısıya sahip semi likid kor bir yapıya sahipken, dış yüzeyi yani yerkabuğu zaman içinde soğumuş ve hala da soğumakta olan bir katmandır. Dünya yüzeyi kesintisiz gibi görünse de gerçekte dev bir yap-boz gibi birbirine geçmiş parçalardan oluşmaktadır. ‘Levha’ adı verilen bu parçalar çok yavaş biçimde birbirlerine göre hareket ederler. Dünyamız yaşlandıkça, yer yüzeyi nispi soğudukça levhaların hareketi nedeniyle oluşan basınç enerjisinin faylardan ortaya çıkması sonucunda depremler oluşur. Bu yüzden dünyamızın yaratılışından günümüze değin depremler her dönem var olmuştur ve var olacaktır.
‘HİSSEDİLEN HAREKETLİLİĞİN NEDENİ’
Ülkemizin üzerinde bulunduğu Anadolu Yarımadası’nda, başta Kuzey Anadolu fay hattı olmak üzere, irili ufaklı bilinen, bilinmeyen çok sayıda fay hattı mevcuttur. Ülkemizi doğudan batıya geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı, Arap Yarımadası’nın kuzeye doğru baskısı ile doğudan tetiklenmektedir. Bunun yanında Afrika kıtasının her yıl 2 santimetreye yakın bir değerde kuzeye hareketi ve Anadolu yarımadasını güneyden sıkıştırarak basınç oluşturması sonucunda bu bölgede basınç dolayısıyla, enerji yüklemesi oluşmaktadır. Tektonik hareketleri tek bir sebebe bağlamak çok doğru olmamakla beraber Akdeniz’de son dönemde hissedilen hareketliliğin ana sebebi budur.
‘BÜYÜK DEPREMLERİN ÖNÜNE GEÇİLMİŞ OLUR’
Akdeniz baseninin uzun bir dönemdir suskun olması ve oluşan enerjinin birikmiş olması, depremin meydana gelmesine neden olan bir diğer etkendir. Genel olarak kırılma yani enerji açığa çıkarma, periyodu uzun olan ve yüz yıllar hatta bin yıllar boyunca suskun olan faylardan korkulması gerekir. Kısa periyotlarda yani kısa aralıklarla küçük tektonik hareketlerin oluştuğu faylarda oluşan enerji küçük tektonik hareketlerle atılmak suretiyle büyük depremlere neden olabilecek büyük miktarda enerji birikmesinin önüne geçilmiş olur. Yani küçük ve nispeten sık depremler o fay açısından bir nevi emniyet subabı görevi görür.
‘ENDİŞELENMEYİN’
Burada dikkat edilmesi ve araştırılması gereken tek nokta aktivitesi artan ve depoladığı enerjiyi açığa çıkaran bu fayın oluşturduğu depremsel hareketlerle bu süreçte varsa çevresindeki bir başka fayda enerji birikmesine neden olup olmadığını araştırmaktır. Dolayısıyla küçük tektonik hareketlere sahip aktivitesi bir dönem için artmış bir fay hattından endişelenmek yerine çevrede başka fayların varlığı ve tetiklenip tetiklenmediğinin incelemesi gereklidir. Akdeniz’de Girit Adası yakınlarında etkili bir fay hattının bulunduğu bilinmektedir. Bu fay, yaklaşık bin yıla yakın bir kırılma periyoduna sahip olmasının yanında geçmiş bin yılda bölgede 9 şiddetine yakın büyüklükte depremlere neden olarak Phaselis gibi birçok şehrin sulara gömülmesine neden olmuştur. Uzun süre suskun olan ve bu nedenle yüksek mertebede enerji birikmesi olan bu fayın kırılması da çok şiddetli olmuştur.
‘ALANYA’DA YIKICI BİR DEPREM OLUR MU?’
Son dönemde Akdeniz baseninde görülen ve Alanya’da da hissedilen tektonik hareketlilik kısa periyotlarda küçük enerji boşalması olduğu için o fay hattı açısından endişe verici bir durum değildir. Ancak bu gelecekte Alanya’mızda yıkıcı bir deprem olmayacak anlamına gelmez. Bulunduğumuz coğrafya fay hatlarının kesiştiği, tektonik açıdan aktif bir bölgedir. Bu nedenle bu çevrede başka bir fay hattında olabilecek yüksek magnituda sahip bir deprem şiddet açısından Alanya’da etkili ve yıkıcı olabilir. Özellikle zemin özellikleri açısından kum ve turba (organik bir zemin türü) olan zeminlerin çok olduğu Alanya’da yıkıcı şiddet daha da artacaktır.
‘ÖNLEM HAYATİ GEREKSİNİMDİR’
Tektonik hareketler ve depremsellik açısından aktif bir coğrafyada bulunan ülkemizde ve de Alanya’mızda depreme karşı gerekli önlemlerin alınması hayati bir gereksinimdir.
‘ANLAYIŞ VE SİSTEM DEĞİŞMELİ’
Depremler doğaldır. Ancak oluşan bu depremler nedeniyle insanların ölmesi, can kayıpları yaşanması elbette ki doğal değildir. Doğal ve zorunlu olarak oluşan depremleri engellemek elbette mümkün değildir. Ancak oluşan bu depremlerden ötürü meydana gelen can kayıplarını azaltmak, önüne geçmek mümkündür. Bu, anlayış ve sistemin değişmesiyle sağlanabilir. Bunun yolu teknik şartnamelere uygun, gerekli yeterliliğe sahip, depreme karşı dayanıklı yapılar inşa etmekten geçer. Bunun uygulandığı, bu konuda duyarlı ve titiz bir anlayışın hakim olduğu gelişmiş ülkelerde büyük depremlerde bile can kayıplarının olmadığını ya da yok denecek kadar az olduğunu görmekteyiz.
"DAYANIKSIZ YAPI ÇOK"
Bir deprem kuşağında bulunan ülkemizde de bizler de depremle yaşamayı öğrenmeli, depreme karşı gerekli önlemleri deprem olmadan almalıyız. Alanya’mızda titizlikle yapılmayan ve projelendirmede öngörülen deprem büyüklüğüne dayanamayacak çok sayıda yapı maalesef ki mevcuttur. Özellikle artık müteahhitlerin kar elde etmenin tek yolunun malzeme ve işçilikten kısmak veya çalmaktan geçmediğini öğrenmeleri gerekmektedir.
‘MÜTEAHHİT BASKISIYLA HAREKET ETMEYİN’
Yapıyı projelendirme aşamasında mühendis arkadaşların müteahhit baskısıyla hareket etmeyerek, teknik kriterleri tümüyle uygulamaları gerekmektedir. Projelendirmede zemin parametreleri ve statik açıdan gerekli uygun temel şekli seçilmeli, depreme karşı etkili perde kolonlama çekirdek sistemi oluşturulmalı ve diğer teknik gereklere uyulmalıdır.
‘ŞANTİYE DENETİMİ ÇOK ÖNEMLİ’
Bir yapı çok iyi projelendirilmiş olsa da yerinde üretim yapılan inşaat sektöründe şantiye denetiminin çok önemli olduğu da artık kavranmalıdır. Sorumlu mühendis ve denetçi yapı denetim firmalarının sıkı denetim yapmaları ve üretim inisiyatifini eğitimsiz işçi ve ustalara bırakmamaları gerekmektedir. Uygulamada olan yapı denetim kanunu faydalı, ancak yetersiz ve eksik bir kanundur.
‘DENETLEME İŞİ TİCARİ BİR ANLAŞMAYA DÖNÜŞMÜŞ’
Denetleyecek olan merciinin, denetlenen tarafından seçildiği ve ücretinin direkt denetlenen tarafından ödendiği bir denetleme sistemi kabul edilebilir bir sistem değildir. Bu sistemle denetleme işi maalesef ticari bir anlaşmaya dönüşmüştür. Bunun yerine Bayındırlık Bakanlığı’na müracaat edilerek, bakanlığın atadığı bir denetim firmasının denetleme yapması ve denetim ücretinin doğrudan bakanlık yoluyla yapılabildiği bir sistemin gelmesi gereklidir. İşverenin seçtiği ve ücretini işverenin verdiği dolayısıyla işverene tabi bir denetim firmasının yeterli denetimi yapabilmesi mümkün değildir. Artık depreme dayanıklı teknik şartnamelere uygun yapı yapmanın yadırganmayıp, normal olduğu, ucuz, yetersiz bina yapmanın marifet sayılmayıp yadırgandığı bir anlayışın inşaat sektöründe hakim olması gerekmektedir. Unutmayalım ki, insanları depremler değil, depreme karşı teknik yeterliliğe sahip olmayan yapılar öldürür. Bu nedenle depremden değil, depreme karşı yetersiz yapılardan korkmalı ve bu anlayış içinde hareket etmeliyiz...