4 bin’e yakın üyesi ile göğüs hastalıkları alanında Türkiye’de en büyük aile olan Türk Toraks Derneği’nin 25. yılında düzenlediği “20. Yıllık Kongresi”, Antalya’da devam ediyor. 5-9 Nisan 2017 tarihleri arasında devam edecek olan kongrede, “Aynı Gökyüzünü Soluyoruz” sloganıyla, Akciğer sağlığını tehdit eden konular, toplum sağlığı ve güncel sağlık politikaları ile göğüs hastalıkları alanındaki yeni tedaviler, yurtiçi ve yurtdışından birçok deneyimli bilim insanı tarafından her yönüyle tartışılıp, güncel veriler sunuluyor.
Kongrede konuşan Türk Toraks Derneği (TTD) 2. Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Bayram, 5 Nisan’da Suriye’nin İdlib kenti yakınlarında düzenlenen ve aralarında çocuklarında bulunduğu 150 kişinin ölümüyle sonuçlanan hava saldırısıyla ilgili ürkütücü bilgiler paylaştı. Saldırıda Sarin kimyasal gazının kullanıldığı iddia edilirken, Prof. Dr. Hasan Bayram bu gazın 1-30 dakika içerisinde hemen öldürdüğünü, herhangi bir rengi ve kokusu olmadığı için maruz kalan kişinin ne olduğunu bilmeden öldüğünü söyledi.
“1-30 dakika arasında öldürüyor”
Kimyasal silahlar arasında etkisiyle bilinen Sarin gazıyla ilgili açıklamalarına devam eden Bayram, Suriye’de kullanıldığı iddia edilen Sarin Gazı’nın, maruz kalan kişiye etkilerinden bahsetti. Bayram, “Sarin gazı kimyasal silahlardan, kimyasal kitle imha silahlarından bir tanesi. Ama görünen o ki bu özellikli bir gaz kullanılmış. Bu sarin de olabilir daha başka gazlar da olabilir. Bunlar bu tip patlamalarda kullanıldığında yakın temasta olanlara çok yüksek dozlara maruz kalabiliyorlar, 1-30 dakika arasında hızla ölüme yol açabiliyor. Bir anda bütün sinir sistemini bloke ediyor, bütün kaslar felç oluyor. Bu arada solunum kasları da felç oluyor. Kişi adeta boğularak ölüyor. Önce bir komaya giriyor, arkasından hızla boğulabiliyor. O an çok müdahale şansınız da olmuyor” dedi.
Maruz kaldıklarının farkına bile varamadılar
Saldırıda kullanılan gazın sarin gazının etkilerine çok benzediğini belirten Bayram, “Yapılan açıklamalar sarin olduğunu söylüyor, kimileri buna karşı çıkıyor. Basından gözlediğimiz kadarıyla. Ama görünen o ki bu sarin de olsa bir başka gaz da olsa muhtemelen çok öldürücü. Bunların hemen hepsi sinir sistemin hepsi sinir sistemini felç eden, solunumu, kalbi durduran gazlar. Uzaktan onun olduğunu söylemek zor ancak tam nedenin o olduğunu belirleyebilmek için hastalardan kan ve idrar alınması lazım. Mesela sarin için bu örnek ler incelendiğinde bu gazın parçalanma hücreleri olabilir ve kesin tanı konulabilir. Kesin olarak şu gaz bu gaz demek zor. Bu gazların çoğu renksiz, kokusuz. Yani kişi maruz kaldığının farkına bile varamıyor. Bir anda belirtilerini hissediyor. Dolayısıyla olaydan da kaçamıyor” diye konuştu.
“Sarin olduğu tespit edilebilir”
Sarin gazına maruz kalan bir insandaki belirtilerden bahseden Dr. Bayram, “Başlangıç belirtileri burun akması, göğüste sıkışma hissi, göz bebeklerinin küçülmesi şeklinde olur. Kısa sürede kişi nefes almakta zorlanır, kusar, ağzından salya gelir, idrar ve dışkı kaçırma olur, kişide, çırpınma ve sonrasında koma ve boğulma ile ölüm ortaya çıkar. Bazı laboratuvar testleri ile tanı konabilir. Çok küçük dozları bile solunum baskılanması gibi belirtilere yol açabilir. Kanda ve idrarda gazın parçalanma ürünleri tespit edilebilir” dedi.
“Nazi rejimi bile kullanmakta imtina etti”
Dr. Hasan Bayram, Sarin gazının 1938’de Almanya’da böcek ilacı geliştirilirken keşfedildiğini ve ilk kez 1939’da kimyasal silah envanterine girdiğini söyledi.
“Naziler tarafından üretilmiş, ancak 2. Dünya Savaşında kullanılmadığı belirtilmektedir” diyen Bayram, şimdiye kadar çeşitli savaşlarda ve terörist ataklarda kullanılmış bu silahın kitlesel kıyımlara yol açtığını söyledi. Bayram, “Yüksek miktarda üretiliyor ancak Hitler döneminde ancak çok öldürücü olduğu için kullanılmadığını görüyoruz. Ne yazık ki çok sonra İran- Irak savaşında, Halepçe’de yine Suriye’de duyuyoruz. Çok üzücü. Bunca yıl sonra Nazi rejiminin bile kullanmakta imtina ettiği bir gaz kullanılıyor. Bu gerçekten insanlık adına utanç verici bir durum” ifadelerini kullandı.