Kurtoğlu’nun tartışma yaratacak açıklamasının ayrıntıları şöyle
İşte Köy Enstitülerinin dönüşüm evreleri:
Köy Enstitülerinin kurucularından, efsane Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel'e, Recep Peker hükümetinde görev verilmediğinden, 5 Ağustos 1946 günü Bakanlığı sona ermiştir.
Köy Enstitülerinin kurucusu, teorisyeni İsmail Hakkı Tonguç 21 Eylül 1946 günü Genel Müdürlükten ayrılmıştır. Bu ayrılışı, Yücel'in yerine getirilen Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer, 19 Kasım 1951 günü toplanan TBMM Köy Enstitüleri gizli oturumunda, şöyle dillendirmiştir: "Biraz evvel ismi telaffuz edilen adam etrafını kandırmıştı. (Tonguç Baba sesleri) Evet Tonguç Baba... Bütün hüsnüniyet sahiplerini, bütün iyi niyet sahiplerini kandırmıştı. Tonguç Baba'yı defederken hiçbir mukavemetle karşılaşmadım..." "500 kişilik kadrodan, 400 kişiyi ayırırken hiçbir taraftan güçlük görmedim. Yardım gördüm."
1947 yılında kuruluşlarından beri uygulanmakta olan, Köy Enstitülerinin üretime dönük izlenceleri yürürlükten kaldırılmış, hazırlanan yeni izlencede, Köy Enstitülerinin ana sistemini oluşturan, öğrencilerin ikinci sınıftan sonra bazı dallarda ustalaşmaları uygulamalarına son verilmiş, gerçek iş yerine, minyatür iş öne çıkarılmıştır. 1947'den önceki Öğretim İzlencesine göre: Erkek öğrenciler, ikinci sınıftan başlayarak, demircilik, marangozluk, yapıcılık kollarında, kızlar ise; biçki-dikiş, örgü ve dokumacılık, ziraat sanatları dallarından birisini seçerek iş derslerinde okul bitinceye değin seçtiği kolda çalışarak ustalaşırlardı.
TÜKETİCİYE DÖNÜŞÜM
Çeşitli Köy Enstitülerinde ve en son Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünde müdürlük yapan Hürrem Arman, dönüşümü şöyle anlatıyor: "Enstitülerdeki eğitim-öğretim yavaş yavaş düzenin tüketicilerini yetiştiren okullara dönüştürüldü. Enstitülerin, mezunlarıyla ilişkileri kesildi, yani örgüt yok edildi." (Piramidin Tabanı, C:2 s.303.)
19 Şubat 1947'de değiştirilen Köy Enstitüleri Yönetmeliği’nin 184. Maddesi: Öğrencinin yapmakta serbest olmadığı işler: Enstitü içinde toplantı yapmak, nutuk söylemek, konferans vermek, enstitü dışında toplantı ve gösterilere katılmak, enstitü içinde ve dışında kitap, dergi, broşür, beyanname dağıtmak. Duvarlara ilan yapıştırmak, duvar gazetesi çıkarmak. Özel bir genelgeyle bu eylemlerin denetlenmesi Enstitü müdürlerinden alınarak, MEB'e verilmiştir... (Türkiye'de Köy Enstitüleri, Fay KIRBY, s.354.)
Köy Enstitülerine öğretmen yetiştiren, Yüksek Köy Enstitüsü 27 Kasım 1947'de, eğitmen kursları 28 Haziran 1948'de kapatılmıştır.
10 Eylül 1947 tarihine yayınlanan 5129 sayılı yasaya göre, Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenleri ve sağlık memurları için kamulaştırılmış olan tarım arazileri bedeli karşılığında eski sahiplerine verilecek, tarım ve iş çalışmaları amacıyla, öğretmen ve sağlık memurlarına verilmiş olan, hayvanlar ve diğer demirbaşlar maliye bakanlığına teslim edilecek ve satılacaktır...
1950-1951 öğretim yılında sağlık kolları kapatıldı.
10-11 Haziran 1947'de çıkarılan bir genelgeyle, köy öğretmenleri için, Köy Enstitülerinde 45 günlük bir tamamlayıcı kurs açılıyordu. Amaç, onların bilgi açıklarını kapatma perdesi altında, onlarda yetersizlik duygusu yaratmaya dönük bir işkenceydi.
Milli Eğitim Bakanı Sirer, 3 Mart 1951 tarihinde Ulus gazetesinde yayınlanan bir yazısında: "Köy Enstitülerinin Öğretmen Okulu haline getirileceği haberinde bir yanlışlık olacak. Çünkü bu Enstitüler, dört yıldan beri birer öğretmen okulundan başka bir şey değillerdir" diyordu...
"Gerçekte Köy Enstitüleri, onu kuran CHP'nin iktidarında yine onun elleriyle kapatılır. Demokrat Partinin yaptığı sadece bunu, yani kapanışı yasallaştırmak olur. İkinci perde, birincisine göre daha kısa sürer. Fazla tartışma bile olmaz."
İŞİN ÖZETİ
Köy Enstitüleri 1946'dan sonra Köy Enstitüsü özelliğini yitirmiştir. Üretme yok, tartışma yok, gazete çıkarma yok, okuma sınırlanmış, kitaplar seçime uğramış, sakıncalı sayılanları başta klasikler olmak üzere yakılmıştır. 27 Ocak 1954'te 6234 sayılı yasayla yapılan; işlevini yitirmiş, Köy Enstitülerinde asılı duran "Köy Enstitüsü" levhasının indirilerek, yerine: "İlköğretmen Okulu" levhasının asılmasından ibarettir, bu konuda sürdürülen açıklamaların, gerçeği perdelemekten öte bir anlam ve işlevi yoktur.
Köy Enstitülerinin kurulması asla bir tesadüf değildir. Kaderine terk edilmiş köylünün çağdaşlaşması için üzerine çok düşünülmüş, etüd edilmiş; bilim insanlarının üzerine kafa yorduğu bir eğitim projesidir.
Kuruluşunun 77. yılında özlemle anıyorsak Köy Enstitüleri ölmemiş demektir. Çağdaş uygarlık yolunda ilk adım, Köy Enstitüleri ışığı altında başlamış olan eğitim projesidir. Vatan Partisi’nin Eğitim ile ilgili sorunların çözümü noktasındaki rehberi o dönemin eğitim anlayışıdır. Köy enstitülerinin yeniden açılması için mücadele etmektedir.