NE KADAR ERKEN, O KADAR İYİ
Erken başlanan terapilerde daha hızlı yol alındığını vurgulayan Altan, bu terapilerde yaş sınırı olmadığını belirtti. Ek bir engel tanısı bulunan çocuklarda, yani ikincil dil bozukluğu vakalarında terapilere erken başlamanın önemine değinen Altan, "Kekemelikte de 4 yaşından sonra başlanacak terapiler uygundur. 4 yaşında bireysel terapiler başlar. Öncesinde çocuğu görüp kekemeliğin kronik düzeye taşınıp taşınmayacağı belirlenmeli ve aileye kekemelik hakkında danışmanlık verilmelidir. Öncelikle çocuğun belli bir bilişsel seviyeye gelmesi gerekir ki kekemelikteki yöntemleri anlayabilsin. Tabi bu noktada aileye danışmanlık vermek de çok önemlidir" diye konuştu.
Yarık damak dudak sorunu bulunan çocuklarda terapinin daha farklı olduğunu söyleyen Altan, şöyle devam etti: "Bu bireylerde terapiler, çocuk anne karnındayken başlar. Bu durumda öncelikle anneyi bilgilendirmek gerekir. Çocuğu nasıl emzirecek, ek mamaya nasıl geçilecek, beslenme nasıl yapılacak gibi birçok bilgi anneye verilmelidir. Süreç yakından takip edilmelidir. Konuşma sesi bozukluklarında 4 yaşında terapilere başlanırken, eğer çocukta gecikmiş dil bozukluğu mevcutsa, yani çocuk konuşamıyor, konuştuğu hiçbir şekilde anlaşılamıyorsa terapilere çok daha erken başlanmalıdır. 7 yaşı geçirmemek gerekir. Çocuğun bütün hayatını olumsuz etkileyebilecek sorunlar oluşabilir."
"KEKEMELİK SEBEPLERİ HALA ARAŞTIRILIYOR"
Kekemelik konusunda birçok yanlış yaklaşım olabildiğini ifade eden Dil ve Konuşma Terapisti Eylül Altan, bazı detaylara dikkat çekti. Altan, "Örneğin 'Çocuk otururken babası geldi bir tokat attı, çocuk kekeme oldu' diye bir söylemle karşılaşabiliyoruz. Böyle bir durum yok. Kekemeliğin sebebi hala araştırılıyor ama bulunamıyor. Psikolojik olduğuna ilişkin düşünce hala desteklenemiyor. Mesela Suriye'de savaş var, o zaman tüm çocukların kekeme olması beklenir. Ama böyle değil tabi. Yani 'korktu da böyle oldu' gibi bir cümle kurmak doğru değil" dedi.
YANLIŞ UYGULAMALARA DİKKAT
Kekemelikle ilgili yapılacak çalışmaların seans sayısının 8-16 arasında olmasının beklendiğini ifade eden Altan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ancak bireysel farklılıklara göre bu sayılar değişebilir. Çeşitli kurumların '15 günde kekemeliğe son' sloganlarıyla, hiçbir bilimselliğe dayalı olmayan terapi yöntemleriyle insanları maddi ve manevi sömürdüğünü maalesef üzülerek görüyoruz. Lütfen araştırmadan, konu hakkında bilgi edinmeden hareket etmeyin ve yanlış uygulamalardan kaçının.
AİLELERE TAVSİYELER
Ailelere de bazı tavsiyelerde bulunan Altan, şunları söyledi:
"Çocuklarınızda normal dil gelişimine uymayan bir durumla karşılaştığınızda mutlaka gerekli uzmanlara başvurun. 'Babası da geç konuşmuştu, bir şey olmaz, biraz vakit geçsin düzelir' gibi bir durum asla söz konusu değil. Mutlaka uzman desteği alın. Çocuklarımızın geleceklerinden zamanı çalmamak için ne kadar erken terapilere başlanırsa o kadar iyi ve hızlı yol alınır. Bir çocukta 6'ncı ayında 'babıldama' dediğimiz sesler yoksa, 'baba, mama' gibi sesleri çıkarmıyorsa, annesinin 'ayy prensesim benim' şeklindeki sözlerine, ki buna 'annece konuşma dili' denir, tepki vermiyorsa, iletişim kurmuyorsa bir uzmana görünmelerinde fayda var. Maalesef bizlere gelen bazı aileler bazı uzmanlara gittiklerini ve 'Telaşlanmayın, konuşur, kreşe gönderin' denildiğini iletiyorlar. Böyle bir durumda çocuğunuzu mutlaka bir dil konuşma terapistine götürün. Türkçe konuşmayı henüz edinememiş bir çocuk için sadece kreşe giderek dil gelişimi sağlanamaz."
Altan, sosyal medya hesapları üzerinden de ailelerin kendilerine ulaşabileceklerini sözlerine ekledi.