'Develi'den Cebeli'ye Oktay Cebeci'

Gündem

Alanya Ak Parti İlçe Teşkilatının eski başkanı Harita Mühendisi Ali Taşar'ın geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Alanya'nın sevilen işadamı Oktay Cebeci'yle ilgili sosyal medya hesabından paylaştığı yazı yoğun ilgi gördü. 

İşte Taşar'ın ilgi gören o yazısı:

DEVELİ’ den, CEBELİ’ ye OKTAY CEBECİ…

 Mesleğimiz gereği bir köyün yerleşik sahasını belirlerken köy ya da mahallenin karakteristik özellik arz eden ve bir yerleşkede olması gereken asgari yaşam alanlarının varlığına bakarız. Mezarlıklar başta olmak üzere, meydan, çeşme, ortak kullanımlı kuyu, cami, sağlık ocağı, okul, köy konağı, anıt ağaç, müşterek çardak gibi ortak alanların kümelendiği alan ve civarındaki evler yerleşik alan tespiti için yeterlidir. Mahmutlar mahallemizde sadece kendi adına bile cadde, derslikler, sağlık ocağı cami yaptıran, geçtiğimiz hafta aramızdan ebediye te intikal eden ve vasiyeti gereği Bektaş mezarlığına defnedilen Oktay CEBECİ için yabancı ama yerleşik mi diyeceğiz? HAYIR! Merhumun canı da kanı da burayı çekmiş, doğduğu yerden doyduğu yere ALANYALI olmak için gelmiş…

 ERSCİYES’ in eteklerinde kurulu, ortasında bulunan ovası ile Mahmutlardan pek farkı olmayan, Kayseri’nin en büyük ilçesi DEVELİ kadim bir Selçuklu ŞEHRİ. Tıpkı Mahmutlar gibi sırtı dağa dayalı, tıpkı Alanya gibi Selçuklu Kalesi manzaralı, Yaz aylarında envai çeşit meyve ve sebzenin yetiştiği sulanabilir verimli topraklara sahip, ayrıca kış aylarında da bembeyaz Erciyes havasına nazır güzel bir ilçemiz. Mahmutlar da Alanya ilinin en büyük ilçesi; ardında koskoca CEBELİREİS, önünde denize kadar dümdüz ova, içinde başta muz olmak üzere kış-yaz ne eksen yetişir tarlalar, Kale ve KIZILKULE manzaralı, ayrıca yaz aylarında dibindeki taşların sayıldığı berraklıkta masmavi AKDENİZ. Bu kadar benzeşen iki yerleşkenin öteki yanından bu yanına çeken şey ney derseniz? Arada ki tek benzeşmeyen özellik olarak DENİZE açılan pencere derim…

Her mazbut Anadolu insanın yaşam serüveni gibi başlayan Oktay abinin hikayesi de Develi’den başlar. Ailede altı oğlan olması, geçimin zorluğu ile pekiştiğinde kendini genç yaşta çalışmanın içinde bulur. El işinde hemen iş bulabilmek için, hem çalışkan olacaksın hem de en ağır işleri yapacaksın. Herkesin yolu çekirdekten yetişmeden de en kolay iş olan MÜTEAHHİTLİK de kesişebilir ama beton ve demir işçiliği ile başlayıp, sıva ve tuğla ustalığı ile devam edenlere en ağır iş kollarından birisi de inşaatçılıktır. O da zoru seçer inşaat işçiliği ile başlayan serüven, ustalık, taşeronluk ve mütahhitlikten geçerek müteahhitliği çoktan aşan başarılı bir iş adamı olarak grup şirketler yönetimine kadar hiç durmadan devam eder. Hani derler ya inşaatçılık böyledir; birisi ‘’USTA PAYDOS!’’ Demeden bir yapı başka yapıyı kovalar, her bir proje yeni bir heves, yeni bir heyecan yaratır. Tam bitti derken her şey yeniden başlar. Oktay amca için de, kulağına geçen hafta amansız hastalık ‘’patron paydos’’ diye üfleyene kadar durum böyleydi. Gücünün son gününe kadar aklı ve zamanı üretimdeydi...
O da hem ailesine hem kendi kuracağı aileye daha geniş yaşam imkanları kurmak, geliştirmek ve uçsuz bucaksız hedeflere yürümek için SULTAN ALADDİNİN yolunu seçti. Kayseri’ den Konya ya, Konya dan ALANYA ya geçti. Niyeti Tıpkı Selçuklu gibi bir taraftan binalar yaparken, bir taraftan şehirler kurmak, elde ettiği kazançlardan da gerek şehrin EMİN yönetilmesine, gerekse de imar edilerek İMARETHANELER oluşturmaktı. Develinin CIVIKLISINI, Konya’ nın etli ekmeği ile, etli ekmeği Alanya’ nın içlisi ile değiştirdi ama insanlık kalitesini ve içindeki MEVLANA sevgisini hiç değiştirmedi. Hani para adamı bozardı? Adamın İÇİ sağlammış ki hiç bozulmadan ömrünü tamamladı…

Mahmutlarda 85 inşaat furyası varken oda başlamıştı. Malumunuz o vakit Ankara ve Konya inşaat tayfasının parsel parsel yüklendiği bir kooperatif şehri olmuştu. Her yerde inşaat çukuru derken bir sürü kalitesiz yazlık yapılıyordu. Oktay amca ustalıktan da gelse ileri görüşlü naif bir adamdı. Baktı gidişat kötü, buralarda Selçuklu mirası sayılır, ecdada saygısızlık yapıyoruz diye udlandı. Hele birde Mahmutların tarihini öğrenince, bin yıllık NAULA ve LEARTES tarihi şehir kalıntılarında ki detayları keşfedince ustalığından utandı. Eğer hem kazanıp hem memlekete katkı yaparak yaşadığımız şehri de beraber kalkındıracaksak ya KALİTELİ ve MARKA binalar yapacağız, yada bu işi bırakacağız dedi. Bırakamazdı, çünkü ardından diğer kardeşleri Hilmi, Ramazan, hatta yurtdışından Selami de elini harca sokmuş inşaatçı olmuşlardı. Bu yaşta yeni markalar yaratmak için önce iki oğlunu okutup mimar mühendis yaparak, sonra onlarda çimento tozunu, harç kokusunu sevdirerek işin içine kattı, ardından damadı da inşaat piyasasından seçti. Böylece ailesinden yıkılması güç bir CEBECİ KALESİ oluşturdu, kendisine soru soran gazeteciye benim en büyük projem AİLEM derken boşa konuşmuyordu, zaten onun iradesine ve hedeflerine yakışanı da buydu. NUMBER ONE…

Oktay CEBECİ; Alanya ya 40 yıl öne gelmiş ama ben kendisiyle 20 yıl önce tanıştım. Parti teşkilatını kurarken, Osman ÇAVUŞOĞLU amcanın da önünden geçtik, kendisi duayen siyasetçi ve partinin bölgede ilk belediye başkanı. İşinize karışmam ama benim bir AHRETLİĞİM var; Oktay CEBECİ. Ona listenizde yer verirseniz çok faydası olur yönetime güç verir ve partiye destek olur dedi. Kendisini davet ettik, talebimizi tebliğ ettik ama şöyle yanımdakilere bakınca adam baya bir AĞIR ABİ. Yaşı bize göre ilerde ama cüsse yerinde civan gibi deli kanlı ve giyim kuşamda albenili. Ya! Oktay bey, sizi yönetimde görmek isteriz ama, ben grupta size ne diye hitap edeceğiz? Bey desek resmi kaçar, Amca desek alınırsın, Abi desek hafif kaçar? Eğer can sıkmazsanız oğlanlardan birini yönetime yazsak, sizde yine elinizi çekmeseniz dedik. Sağ olsun; bende iki oğlan var ikisi de emrinizde, bende Osman baba ile gelir giderim dedi ve mutabık kalarak yolumuza Ahmet le devam ettik. Gerçi teşkilat içinde böyle bir AĞABEYİN olması gerektiğini sonradan idrak ettik ama iş işten geçmişti, TECRÜBE işte…
Yahu Alanya da hatırı sayılır bir Kayserili çok, rahmetli partili olduğu için mi, kadrajına girdi diyeceksiniz? Hayır o içimizdeki İrlandalıların aksine hepimizden çok ALANYA sevdalısı olarak yaşadı, ömrünün sonuna kadarda bu tutumundan taviz vermedi de ondan anılmayı ve örnekleri ile yaşatılarak unutulmamayı hak ediyor. Her sohbetimizde geniş geniş şehrimizi tahlil eder; Alim bu olmalı, alim bu yapılmalı, alim doğrusu şu diye telkin ederdi. Sırf para kazanmak için sıçar sinek gibi proje yapmaz, bekler, inceden inceye hesap yapar, ölçer biçer, bölgeye ve müşterisine en uyumlu konsepti çıkardıktan sonra gıpta edilecek imalatlara öyle girişirdi. Onun bu seçiciliği sayesinde artık bir yabancı uyruklu buradan konut alacaksa önce CEBECİ projelerini gezmeden diğer projelere geçmiyor. Hepimize nasihat niteliğinde görüşlerinden bir kaçını paylaşmak isterim; Ruhsat ve iskan almak için birilerinin önüne yatarak parayla pulla proje geçirmem. Varsa param üç beş kişiye değil, çok kişiye nasip olsun. Bana şunu yap desinler yapayım derdi; bu sebeple kaç yıl vergi rekortmeni ve bilmediklerimiz dışında hem sağlık ocağı, hem de cami yaptırarak sayılı HAYIRSEVERLER den oldu. Oğlum siz kendi memleketinizi yönetmekten acizsiniz, sen yapma o yapma, sen çekil, o korksun. Ne olacak bu işin sonu? Ne olacak bol bol şikayetci olursunuz derdi. Bu yüzden hem kendisi hem çocukları bütün dönemlerde sivil toplum örgütlerinde hep ellerini taşın altına koydu. Siyasi partiler, belediye ve ticaret odası meclis üyelikleri, fahri konsolosluk ve ölüne kadar ALANYASPOR yöneticiliği yaptılar. Hem işleri başından aşkın bir yere gelmek için değil, çalışarak, harcayarak tanıtmak için, görevi boşluğa bırakmamak için. Son yılların moda inşaatçılığı kentsel dönüşüm projeleri için mutlaka ada bazında yapılmalı, öncekinden daha fazla geniş ve yeşil alan çıkarılmayan projeler bu şehri daha da boğar bu nedenle parsel bazında bina dönüşümlerini felaket olarak görüyorum derdi. Hakikaten süreç içerisinde ada bazlı olmayan ve bulunduğu sokağı toparlamayan, kendi başına bir semt oluşturmayan hiçbir projeyi hayat geçirmeyerek diğer meslektaşlarına örnek oldu…
Oktay amca hepimizden çok ALANYALI olmuştu. Siz ne yerseniz onu yerim, siz ne içerseniz onu içerim, siz nerde gezerseniz orada gezerim dedi. Kalelinin tavuğu gibi ayrı gezmedi içimizde bizler gibi yaşamak için önce AĞALAR yaylası Gedevetten ev alıp yazları göçtü, sabah yürüyüşlerine çıktık beraber. Sonra inşaatların gürültüsü ve Mahmutların yoğun yapılaşmasından çıkmak için Karakocalı, Kızılcaşehir ve Değirmendere bandında müstakil bir bağ evi yapmak için genişçe çok yer aradık gönlüne göre bir yer bulamayınca şimdi evinin olduğu Kestel mahallesinde yatırım arsasının bir kısmına içinde uhde kalmayacak çiftlik evini yaptı, sonra da adettendir diyerek Bektaş mezarlığından kendisine ebedi mekan için müstakil mezarlık alıp hazırlattı. Tam bir Alanyalı gibi yaşayıp bizlerden çok daha fazla hayır hasanet yaparak adını ölümsüzleştirerek, yaptığı gizli yardımlarla inşallah cennet köşesinde de yerini almıştır. Çok zengin olduğu projeler Mahmutların Göleviz mevkiinde olduğundan mıdır bilmem ama; Alanyalıların severek yediği göleviz, ülübü, diken kabağı ve balık talaturunun da hastasıydı belki. Alanya’yı OKTAY CEBECİ kadar başka kaç kişi sevip benimser ki?...

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.