Serik’te geçtiğimiz Nisan ayında yaşanan olayda, akrabalar arasında arazi tartışması sonucu silahlı çatışma yaşandı. Çatışmada Şefik Özkaya tüfekle vurularak hayatını kaybetti. Serik Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri Z.K., M.Ö., B.T., E.Y., İ.A.A., N.Y., T.A. ve S.Y.’yi gözaltına aldı. Karakoldaki sorgularının ardından Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilen şüphelilerden Z.A. ile M.Ö. tutuklandı, diğer şüpheliler ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Olaya ilişkin hazırlanan iddianamede çatışma esnasında Şefik Özkaya’nın karnından aldığı kurşun yarası sonucu hayatını kaybettiği belirtilerek, şüphelilerden Z.A.’nın ‘olası kastla adam öldürme’, ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ diğer şüphelilerin ise ‘kasten öldürmeye teşebbüs’, ‘hakaret’, ‘tehdit’ suçlarından cezalandırılmaları istendi.
Olayla ilgili dava Manavgat 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Tarafların birbirinden davacı olduğu ilk duruşmaya, tutuklu sanıklar Z.A. ve M.Ö. Antalya E Tipi Kapalı Cezaevinden SEGBİS aracılığıyla katılırken, diğer sanıklar B.T., E.Y., N.Y., İ.A.A., T.A., S.Y. ile tarafların avukatları salonda hazır bulundu.
Duruşmada hayatını kaybeden Şefik Özkaya’nın halasının oğlu olduğunu ifade eden sanıklardan Z.A., karşı tarafla hazineye ait bir tarla konusunda küçük bir ihtilafının olduğunu belirterek, olay günü M.Ö.’nün yeğeni S.A.’yı aradığını, pazar yerinde olduklarını söyleyip kendilerini tehdit ettiğini ileri sürdü. Ardından kardeşinin evine giderek şikayetçi olması konusunda telkinde bulunduğunu anlatan Z.A., şunları söyledi:
“Geri geldiğimde karşı tarafın dört aracının yönleri benim evime doğru çevrilmişti. İkisinin de farları yanıyordu. Araçların evime mesafeleri yaklaşık 600-700 metre mesafedeydi. Evime ve pazar yerine yakın yerde bulunan yaklaşık evime 250 metre mesafede bulunan kanal yerinden ben evden içeriye girerken bana küfrederek, ‘Kaçma, içeriye girme, seni öldüreceğiz, sen öldükten sonra da babanlara geçeceğiz’ diyerek ateş edildi. Bu sesin M.Ö.’ye ait olduğunu düşünüyorum çünkü onun sesi olduğunu tanıdım. Kapıyı örtüp içeriye girdim. Bu sırada iki el ateş edildi. Birden fazla tüfekten ateş edildiğini anladım. Saçmalar gerek kapının iki tarafına gerekse kapının önünde bulunan bana ve eşime ait iki araca da isabet etmiştir. Bana isabet edememesinin nedeni kapının önünde bulunan araçlardan dolayı olduğunu tahmin ediyorum. Ben de içeriye girdikten sonra ruhsatsız av tüfeğini alıp mermi doldurmaya çalışıyordum. O sırada hala evime saçmalar isabet ediyordu. Bu sırada yine dışarıdan ağır hakaretler ve küfürler geliyordu. ‘Çık dışarıya korkak’ diye de söylüyorlardı. Bu hakaret ve tehditleri iki ayrı kişi yapıyordu.”
Ailesini korumak için tüfekle birlikte dışarı çıktığını ve bu sırada ağır hakaret ve tehditler aldığını söyleyen Z.A., “Yanıma 8 fişek aldım. Bunlardan aşağı inerken 3-4 tane fişeği tüfeğe bastım. Tüfeğimi ateşe hazır hale getirip korktuğum için ve eşime ve bana zarar vereceklerini düşündüğüm için dışarı çıktım. Bir ara karşı taraftan ateş kesildi. O sırada 10-15 metre kadar kanala doğru gittim. Bu sırada tekrar bana doğru ateş edilince ben de korksunlar diye tüfeğimi yarım havaya kaldırarak ateş ettim. Benim tüfeğim de 9 numara fişek vardı. Kaçını ateşlediğimi hatırlamıyorum. Benim atışlarımdan sonra "Vuruldum" sesi duymadım. Hala karşı taraftan ateş ediliyor, küfür ediliyordu ve ‘Alayınızı öldüreceğiz’ diye söylüyorlardı. O sırada eşim de abim T.A.’yı aramış. Ağabeyim de yanında annem ve yengem ile birlikte olay yerine geldi. Benim yanımda durarak arabayı bana siper yaptı. Ben o sırada da havaya doğru 2-3 el daha ateş ettim. Yine karşı taraftan bize doğru ateş ediliyordu” diye konuştu.
Olay yerine gelen jandarmaya teslim olduğunu belirten Z.A., kimseyi vurmak için hareket etmediğini savunarak, “Olay sırasında ben kimseyi vurmak için hareket etmedim. Sadece kendimi ve eşimi savunmak ve karşı tarafı da korkutmak amaçlı havaya doğru ateş ettim. Şefik Özkaya’nın nasıl öldüğünü bilemiyorum. Ben kesinlikle hedef gözetmedim ve hedef gözeterek ateş etmedim. Bana kumpas kurulmuştur. Olayda kullandığım tüfeği hemen olaydan sonra olay yerinde jandarmaya teslim ettim” dedi.
Tutuklu sanıklardan M.Ö. de, olaydan 3-4 gün önce Z.A. babası S.A. ve torunu S.A. ile arazi yüzünden tartışma yaşadıklarını belirterek olay gününü şu sözlerle anlattı:
“Saat 21.00 sıralarında S.A.’yı arayarak, ‘Amcan Z. A. beni soruyormuş. Ben Töngüçlü Mahallesi'nde pazar yerindeyim, gelin konuşalım’ dedim. Kesinlikle hakaret veya tehdit içeren bir söz söylemedim. Ben onunla konuşurken, Z.A.’nın aracının pazar yerinin yanından geçtiğini gördüm. Korktuğum için E.Y.’yi aradım. Bu sırada babam Ş.Ö. geldi ve ‘gidelim’ dedi. Biz babamla birlikte arabaya doğru ilerlerken 2 el tüfek ses geldi. Babam pazar yerinde yaralandı. Ardından biz arabaya binmeden orada bulunan kanala doğru koştuk.
Beton kanalın dibine geçtik. Ateş edenlerden birinin sesinden Z.A. olduğunu anladım. Diğer kişinin kim olduğunu çıkaramadım. Z.A. tehdit ve hakaret içeren sözler söylüyordu. Bir süre sonra N.Y. aracı ile olay yerine geldi. Yanında S.Y. de bulunuyordu. N.Y. babamın yanına geldi. Karşı tarafa "Şefik Özkaya vuruldu, yeter artık, sıkmayın" dedi. N.Y.’nin arabasının bagaj kısmında av tüfeği olduğunu biliyordum. Hemen tüfeği aldım ve havaya doğru ateş etmeye başladım. Z.A.’nın yanına daha sonra bir araç geldi. Araçta bulunanlar karşı tarafa sürekli ‘sıkın’ dedi.”
Duruşma, diğer sanıkların savunmalarını yapmasının ardından dosyadaki eksiklerin giderilmesi için ileri bir tarihe ertelendi.