TÜRKMEN DAĞI KATLİAMINA İLİŞKİN BASIN AÇIKLAMASI:
Şuan burada olup bizleri dinleyen öğrenci arkadaşlarım, hocalarım ve değerli güvenlik mensupları; konuşmama başlarken sizleri selamların en güzeli olan Allah'ın selamı ile selamlıyorum.
Bizler bugün burada; siyasi bir platformun propagandası yapmak için toplanmadık. Herhangi bir siyasi partinin bayrağını yahut flamasını almadan, herhangi bir gruba ait bir sloganı dile getirmeden; Yalnızca Alaaddin Keykubat Üniversitesi Öğrencileri olarak, Türk-İslam coğrafyasında uzun yıllardır sürmekte olan; baskılara, asimile politikalarına, katliamlara, işkencelere karşı ses vermeye, ses olmaya geldik.
Yüreğimiz kanıyor arkadaşlar, içimiz yanıyor.
Acımız; hiç bir sıfatın anlatamayacağı kadardır.
Öfkemiz; hiç bir ölçü birimi ile ifade edilemeyecek kadardır.
Ve haykırışlarımız; batı dünyasının duyamayacağı kadar büyüktür.
Kalkıyoruz yerimizden; Srebrenitsa'ya gidiyoruz, ''küçük çocukları küçük kurşunlarla öldürürler değil mi anne? diyen küçük bir kız çocuğunun çığlıklarını duyuyoruz.. Kahroluyoruz.
Ardından Kırım; Yaşlı amcalarımızı görüyoruz, aradan yıllar geçse de gözlerinin neminde boğuluyoruz.
Karabağlı bir teyzenin evine misafir oluyoruz.. 23 yıl geçse de, aslında hiç geçmediğini anlıyoruz.
Tebriz'de Güney Azerbaycanlı soydaşlarımız karşılıyor bizi.. Dilimiz bir, dinimiz bir.. Onlar anlatıyorlar, biz yine kahroluyoruz.
Filistin'de bir anneyi, çocuklarının mezarı başında buluyoruz. Toprağın kokusunu ciğerlerine kadar çekiyor..
Urumçi, Halep, Kerkük, Musul, Kosova..
İsimler değişse de zalimler ve mazlumlar hiç değişmiyor aslında..
Ve bugün Türkmen Dağındayız.
Rejim güçleri; Rusya ve İran'ın desteğiyle yüz binlerce Türkmenin yaşadığı Türkmen Dağı Bölgesini adeta abluka altına almış durumdadır. Stratejik ortaklar ve emperyalist güçler; çıkarları gereği terör örgütlerini bahane ederek; Müslüman Türk evlatlarını çoluk çocuk demeden katletmektedir. Katil Rus,İran ve Suriye güçleri sadece cepheleri değil; sivil halkın yaşadığı Türkmen köylerini de hedef almaktadır.
Bacılarımız, genç kızlarımız Rus askerleri ve Rejim militanları tarafından tacize ve tecavüze maruz kalmaktadır.
Şimdi buradan soruyoruz:
Medya kuruluşları, devlet başkanları, siyasi liderler ve bazı din adamları; 21.yy'ın en kanlı vahşetlerinden biri olan bu katliama neden sessiz kalmaktadırlar?
Söyleyecek bir şeyleri yok mudur? Neden susmaktadırlar?
Bu soruların cevaplarını kendilerinden almak istiyoruz.
Çünkü bizler; Orta Asya'dan Malazgirte, Selçukludan Osmanlı'ya ve Cumhuriyete kadar beraber geldiğimiz ve yüzyıllar geçse de beraberliğimizden ödün vermeyeceğimiz kardeşlerimiz için susmak istemiyoruz.
Allah aşkına sizlere soruyoruz: 1944 yılında; yani tam 71 yıl önce Ahıska Türklerinin Sovyet Rusya tarafından vagonlara bindirilip, sürgüne gönderilerek ölüme terk edilmesi ile Bugünkü Rusya Federasyonunun Türkmen Dağı'ndaki vahşi tavrı arasında insanlık namına bir fark var mıdır?
Değil 70 yıl, aradan 700 yıl geçse de zihniyet aynıdır arkadaşlar.
Bugün Suriye'de küçük bir çocuğun ölmeden önce söylediği son sözü duyuyoruz.. İçimiz parçalanıyor..
''Her şeyi söyleyeceğim Allah'a'' .
Arkadaşlar işte Suriye'de durum bu kadar vahimdir.
Türkmen Dağı Atalarımızdan bize bir miras, Türkmenler; Türk milletinin ve devletinin ayrılmaz ebedi bir parçasıdır.
Bugün et Ankara'ysa, tırnak Türkmen Dağıdır.
Kesmeye çalışabilirler fakat asla et ile tırnağı birbirinden koparamayacaklardır.
Bizlere düşen soydaşlarımıza ve din kardeşlerimize yapılan bu katliamı; anlamak, anlatmak ve elimizden geldiğince insanlara duyurmaktır.
Yerli işbirlikçiler, batının hizmetkarları ve sömürgeci kuvvetler şunu iyi anlasın;
Kosova'da bir kadına tokat atılsa; yankısını Filistin'den işiteceğinizi bilmiyorsunuz.
Tebriz'den bir kıvılcım çıktığında Urumçi'de,Kerkük'te, Suriye'de büyük bir ateşe dönüşeceğini ve o ateşin bütün Turan'ı ısıtacağını bilmiyorsunuz. And olsun ki öğreteceğiz. Bu konuda şüpheniz olmasın.
Alaaddin Keykubat Üniversitesi Öğrencileri olarak; Devlet büyüklerimizden konuyla ilgili hassasiyetin gösterilmesini ve Yüce Türk Milletinden kardeşlerine sahip çıkmasını istiyoruz.
Unutulmasın ki; Bizler: ''Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü o, kendisinden zulmen alınan hakkını Allah'dan istemekte ve Allah da hak sahibinin hakkını mutlaka verir.'' diyen bir peygamberin ümmeti;
''Avrupa’da, İstanbul ve Meriç’e kadar Batı Trakya, Asya’da Anadolu, Musul arazisi ve Irak’ın kuzeyi. Arkada kalan ve sırf Türk olan her yeri isteriz. Bunları kurtarmaya azmettik ve kurtaracağız. '' diyen bir Ata'nın torunlarıyız.
Tarihin bir çok kanlı döneminde omuz omuza mücadele ettiğimiz gibi Çanakkale'de toprağın altında yan yana yatan dedelerimiz gibi Bugün Türkmen Dağında şehit düşen kardeşlerimiz geliyor aklımıza.. Ve Merhum Akif'in dizelerinde buluyoruz kendimizi:
''Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.''
Bu topraklarda her zaman elele kol kola yaşayacağız.Bütünlüğümüzü birliğimizi asla bozamayacaklar.Bizi kardeş kavgasına düşüremeyeceklerdir
Arkadaşlar basın açıklamamız burada sona ermiştir.
Tarihten bugüne, başta Anadolu olmak üzere Türk-İslam Coğrafyası’ndaki atalarımız ve şuanda Türkmen Dağı'nda şehit düşen ağabeylerimiz, kardeşlerimizin ruhları için El-Fatiha.
Katılan ve dinleyen herkese teşekkür ediyorum.