Yalçın: "Yeni Türkiye’nin en büyük kabusu eski Türkiye’dir"

Bölge

Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) ve Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Genel Başkanı Ali Yalçın, "Yeni Türkiye, emeğe değer vermek, çalışanların hak ettiklerini almasını sağlayacak adil paylaşımı hayata geçirmekle mümkündür. Enflasyona ezilen değil, enflasyonu ezen bir ücret istiyoruz. Yeni Türkiye’nin en büyük kabusu eski Türkiye’dir" dedi.

Eğitim-Bir-Sen şube yönetimleri ve ilçe temsilcileri, Antalya'nın turizm bölgesi Belek'te buluştu. 13'üncü Türkiye Buluşması'na çok sayıda öğretmen katıldı.

Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, toplantıda yaptığı konuşmada, "Eğitim-Bir-Sen olarak, delege, ilçe temsilciliği ve şube seçimleriyle bir kez daha yenilendik. Aramızda güven tazeleyen, ilk defa emaneti devralan arkadaşlarımız var. 81 ilde, 957 ilçede, 131 şubede seçim yaptık. 222 bin 387 üyemiz oy kullandı, 25 bin 923 delege adayı yarıştı. Öyle bir seçim süreci yaşadık ki, üyelerin yüzde 100’ünün oy kullandığı seçim bölgeleri oldu” dedi.

“ILO’DA 66 YILLIK TEKELE SON VERDİK”

1 milyonu aşan üyesiyle Türkiye’nin en büyük konfederasyonu olarak, bu yıl ILO’da emek tarafını temsil ettiklerini kaydeden Yalçın, “Türkiye’nin 66 yıllık ILO serüveninde temsil tekeli kırıldı ve ilk defa yetki kamu görevlileri sendikalarına geçti. Bu tarihi bir eşiktir, bu bir devrimdir. ILO’da, ILO kürsüsünde küresel emperyalizme, Afrika’nın sömürülmesine; Filistin’in, Arakan’ın yaşadığı vahşete itiraz ettik, isyan ettik. Biz ILO’da ‘Dünya beşten büyüktür’ün emekçesini, ‘Emek sermayeden değerlidir’ dibacesini deklere ettik. ‘Yeni bir dünya için’ ortaya koyduğumuz yürüyüşte ILO’yu, ‘dünyanın farklı kıtalarındaki sendikaları’ paydaş yapmanın mücadelesini verdik. Çok şükür önemli bir mesafe de katettik. Kapitalizmin ve emperyalizmin insanlığı çıkmaza sürüklediği, yeni sömürgeciliğin kanımızı emdiği; savaşların, sömürü, açlık ve fakirliğin kol gezdiği, neoliberal zulmün dünyayı kırıp geçirdiği, her türlü itirazın bombalarla susturulduğu, ekonomik yaptırımların silaha, doların şantaja dönüştürüldüğü, mazlumların nefesinin kesildiği, insanlığın hepten umudunu yitirdiği bir zeminde; ILO kürsüsünden çarpık dünya düzenine itirazımızı ve adil dünya çağrımızı en yüksek sesle haykırdık” diye konuştu.

“KADIN ÜYELERİMİZ MÜCADELEMİZDE OLMAZSA OLMAZIMIZDIR”

Sendikal yolculukta kadın üyelerin yerini önemsediklerinin, örgütlenmelerinde kadına yönelik çalışmalara ayrı bir önem verdiklerinin altını çizen Yalçın, “Bize düşen, kadın üyelerimizin sayısını artırmak, kadın üyelerimize düşen ise temsilde sorumluluk almak için ter akıtmaktır. O yüzden ilk günden beri kadın üyelerimize diyoruz ki, ‘ol açık, yola çık’ Yolun açık olduğunu ispat eden, yola çıkmakta tereddüt etmeyen ve seçimle gelen ilk kadın şube başkanımızı, İzmir 2 No’lu Şube Başkanımız Sevgi Kocaoğlu’nu tebrik ediyor; sağlık problemleriyle mücadele ettiği için bugün aramızda olmayan Kadınlar Komisyonu Başkanımız Melek Altunel’e ise Allah’tan acil şifalar diliyorum” dedi.

“EĞİTİM MERKEZİNİN VE MİSAFİRHANEMİZİN TEMELİNİ ATIYORUZ”

Kurumsallaşma çalışmalarının sadece yeni hizmet binalarıyla sınırlı olmadığını belirten Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aralık ayı içinde eğitim merkezi ve misafirhanemizin temeli için ilk kazmayı vuruyoruz. 160 yatak kapasitesiyle, iç dizaynındaki kalitesiyle, üyelerimize verdiğimiz değeri yansıtacak şekilde hizmet sunacak bir eğitim merkezimiz olacak. 4 yıl önce, şubelerimizin kendi hizmet binalarında olacaklarını ve kendi araçlarını kullanacaklarını vizyon olarak ortaya koymuştuk. Elhamdülillah bu süreçte, kendine ait hizmet binası ve hizmet aracı olmayan şubemiz kalmamış olacak. Eğitim Bir-Sen, bu bakımdan, sadece Türkiye’nin en büyük sendikası değil, aynı zamanda en kurumsal sendikası vasfını da hak etmiş durumdadır."

"TEK SATICILI, ÜÇ ALICILI PAZARLIK OLMAZ"

Yeni bir hükümet sistemine geçildiğine işaret eden Yalçın, "Sendikamızın olduğu gibi milletin de vizyonu var. Bu vizyon, 2000’den bu yana birçok sonuç üretti. En kapsamlı ve en iddialı sonuç hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiştir. Türkiye kendine kambur olan, hedeflerine fren koyan, sivil siyasi zemini cuntalarla boğan, riskler üreten sistemden vazgeçti. Her yenilik fırsat ve imkan kadar risk de üretir. Yasama organının konumu, yürütmenin şeması, kuvvetler ayrılığının işleyiş biçimi sil baştan değişti. Muhataplarımız da değişti. Bu değişimlerin her biri sendikalar açısında da sendikacılar açısından da değişim zorunluluğu üretiyor. Yürütme tek kanatlı, toplu sözleşme masası ise üç taraflıdır. Bu çelişkiyi gidermek gerek. Tek satıcılı, üç alıcılı pazarlık olmaz. Siyaseten yetkili olanla sendikal olarak yetkili olan baş başa, eşit taraf statüsüyle masada olmalı, pazarlık yapmalıdır. Nasıl muhalefetteki siyasi parti masaya oturamıyorsa, yetkili olmayan konfederasyon ve sendikalar da masayı dışarıdan takip etmeli fakat masada koltuk işgal etmemelidir" diye konuştu.

"ÖRGÜTLENMEDEKİ YASAKLAR SONA ERMELİDİR"

18 yaşındaki gencin artık milletvekili, belediye başkanı olabildiğini ama 18 yıllık infaz koruma memurunun sendika üyesi olamadığını kaydeden Yalçın, "Biri özgürleşirken, diğerinin yasağı devam ettiriliyor. Sistem yeni ise haklar, şartlar ve imkanlar da yenilenmelidir. Örgütlenmedeki yasaklar sona ermelidir. Memursan başörtüsünü takamazsın, cumayı konuşamazsın, inancının gereğini yapamazsın talimatlı eski Türkiye bitti. Gelin eski Türkiye’nin iki bakiyesine daha son verelim; kamu görevlilerine siyaset ve grev yasağını kaldıralım. Yetmez! 4688 sayılı Kanunu, toplu sözleşmenin kapsamını daraltan, adil paylaşma ve hakkı olanı alma konusunda kamu görevlilerinin elini zayıflatan, iki yıllık toplu sözleşmeyi 20 günlük süreçle karara bağlamaya zorlayan hükümlerden arındıralım. Yeni Türkiye’nin en büyük kabusu eski Türkiye’dir. Eski Türkiye’nin tek kabusu ise millettir, özgürlüklerdir. Buradan siyasi iradeye bir teklifte bulunuyoruz: Yeni Türkiye’yi kurmanın ve yeni bir dünya oluşturmanın ilk adımlarından biri emeğe değer vermek, kamu görevlilerine güvenmek, toplu sözleşmeyle kamu görevlilerinin hak ettiklerini almasını sağlayacak adil paylaşımı hayata geçirmek olmalıdır. Aksi halde Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak gibi yeni Türkiye’yi kurma heyecanını değil, eski Türkiye’ye mahkum olmanın kabusunu yaşarız. Denemediler mi? Çok kısa bir süre önce denediler" ifadelerini kullandı.

"ANT KARARI ESKİ TÜRKİYE’Yİ HORTLATMA ÇABASIDIR"

"Danıştay’ın öğrenci andıyla ilgili kararının; verilme şekli, içeriği ve kararın açıklanma tarihi itibarıyla eski Türkiye’yi hortlatma çabası değil mi?" diye soran Yalçın, "Biz eski Türkiye’yi inşa eden retorik ve pratik ne varsa karşı çıktık, eski Türkiye’yi yeniden inşa etmeye kalkışan kim olursa olsun karşı çıkarız, karşısında dururuz. Çünkü yanımızda üyelerimiz var, milletimiz var, arkamızda milletle beraber yürüdüğümüz koca bir tarih var. Siz varsınız. Teşkilatımız var. Siz varsanız eski Türkiye yok. Siz varsanız vesayet yok. Siz varsanız yeni Türkiye var. Siz varsanız Eğitim Bir-Sen var" şeklinde konuştu.

"EĞİTİM VİZYONUNDA BOŞLUKLAR DOLDURULMALIDIR"

Eğitim sisteminin içinde bulunduğu durumun, eğitime ilişkin ezberlerin gözden geçirilmesini ve mevcut paradigmanın sorgulanmasını kaçınılmaz kıldığını dile getiren Yalçın, aksi takdirde müfredat, öğretmen, öğrenci ve okul üzerinden yürütülen bütün tartışmaların yüzeysel kalacağını kaydetti. Bu bağlamda, Milli Eğitim Bakanı tarafından açıklanan 2023 Eğitim Vizyonu’nu, sorunları tespit açısından önemsediklerini, hatta tarihi bir eşik olarak gördüklerini belirten Yalçın, "İkili eğitimin sona erdirilmesi, okullara bütçe tahsisi, öğrencilere öğle yemeği verilmesi, tasarım-beceri atölyesi kurulması, mizaç ve yetenek temelli yaklaşım, merkezi yerleştirme ve sınav kaygısının azaltılması hedefleri yerindedir. Öğretmenin, eğitim sisteminin ana aktörü olarak tanımlanması ve önemine yapılan vurgu teklif ettiğimiz, doğru bir yaklaşımdır. Verilen bu önem, öğretmenin özlük ve hukuki hakları, çalışma şartları, mesleki gelişim imkanları gibi alanlara da yansımalıdır. Yatay ve dikey kariyer uzmanlık alanlarının yapılandırılması, buna yönelik mesleki uzmanlık programları oluşturulması, lisansüstü düzeyde mesleki gelişim programları, öğretmenlerin mesleki lisansüstü çalışmalarının desteklenmesi, istihdamda güçlük çekilen bölgelerde eğitim çalışanlarına mali teşvikin öngörülmesi, okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesi gibi hususlar, Bakanlığın, eğitim çalışanlarının değerini idrak ettiğini gösteren, yerinde ve olumlu yaklaşımlardır. Ancak çözüme yönelik boşluklar ve belirsizlikler oldukça fazladır. Başlıklar tamam, boşluklar da tamamlanmalıdır" dedi.

"SÖZLEŞMELİLİK, ÖĞRETMENİN İÇ HUZURUNU, EĞİTİMİN İŞ HUZURUNU BOZUYOR"

Vizyon belgesinin, öğretmenlerde genel olarak heyecan, sözleşmeli sisteminin devamı bakımındansa hayal kırıklığı yaşattığını ifade eden Ali Yalçın, şunları kaydetti:

"Sözleşmeli öğretmenlik süresinin kısaltılması olumludur fakat asıl hedef sözleşmeliliğin kaldırılması ve sadece kadrolu öğretmen istihdamı olmalıdır. Çünkü hep söylüyoruz, yine söyleyelim; sözleşmelilik, öğretmenin iç huzurunu, eğitimin iş huzurunu bozuyor. Morali bozuk öğretmenle motivasyonu yüksek öğrenci ne mümkün ne de muhtemeldir. Türkiye, öğretmenini kadrolu yapacak kadar güçlüdür. Gelin sözleşmeliliği kaldıralım, kadrolu istihdamda karar kılalım, eğitimi yeni Türkiye’nin kuruluşunun mihengi yapalım. Teklifimiz budur. Bunun dışındaki her çaba, her karar eğitim açısından zaman, öğretmen açısından motivasyon kaybıdır."

"ÖĞRETMEN ALIMINDA MÜLAKAT LİYAKATİ ÖLÇMÜYOR"

"Kamu personel sisteminde öğretmenler için mülakat var, doktor için yok. Bu sistem, ya doktoru yetiştiren sisteme çok güveniyor ya da öğretmeni yetiştiren sisteme hiç güvenmiyor” diyen Yalçın, mülakat sisteminin kamu vicdanını yaraladığını, sosyal maliyeti de yükselttiğini söyledi.

Eğitim sistemindeki sorunlu alanlardan birinin de ücretli öğretmenlik olduğunu vurgulayan Yalçın, “Hem misyon hem de vizyon; ücretli öğretmenlik değil, öğretmenlere hak ettiği ücretin ödenmesi ve kadrolu istihdamın esas alınmasıdır. Öğretmen adayının bu kadar çok olduğu Türkiye’de ücretli öğretmenliğin devam ettirilmesi ve 2023 Eğitim Vizyonu’nda da yer verilmesi abesle iştigaldir" değerlendirmesinde bulundu.

"KARİYER VE LİYAKAT SİSTEMİ HAKKIYLA UYGULANMALIDIR"

Vizyon belgesinde, kariyer ve liyakat sisteminin tesis edilmesi taleplerinin karşılık bulmasının yerinde ve gerekli bir adım olduğunu belirten Yalçın, "Eğitim Yönetiminde Liyakat ve Kariyer Sistemi başlıklı raporumuzda da dile getirdiğimiz; hak edenin görev almasını, hakkını verenin görevde kalmasını sağlayacak liyakat ve kariyer sistemi teklifimiz hayata geçirilmelidir. Bu kapsamda, Bakanlığın vizyon belgesinde ortaya koyduğu okul yöneticiliğinin münhasır kadro ve profesyonel bir görev olarak tasarlanmasını önemsiyoruz. Buradan şunu öneriyoruz: Mevcut okul yöneticileri, kadro ve profesyonel tanımlamayla öncelikle ilişkilendirilmelidir. Liyakatini kaybedenlerin görevden alınmasını ve bu liyakati edinemeyenlere görev verilmemesini ehliyet sisteminin gereği olarak görüyoruz. Genelde Türkiye’nin özelde eğitim sisteminin liyakat konusunda yaşanan sorunları kaldıracak mecali kalmamıştır" diye konuştu.

"3600 VAADİ DAHA FAZLA GECİKMEDEN YERİNE GETİRİLMELİDİR"

Vizyon belgesinde yapılacaklara dair inandırıcılığın artması için öncelikle 3600 ek gösterge konusundaki misyonun yerine getirilmesi gerektiğini vurgulayan Ali Yalçın, "Hükümetten, 3600 ek göstergenin kapsamının daha fazla kamu görevlisini mutlu edecek şekilde genişletilmesini, meslek grupları bazlı değil, memnuniyet katsayısını artıracak, tüm kamu görevlileri için beklentiyi karşılayacak bir çalışma yapılmasını, daha fazla gecikmeden 3600 vaadinin yerine getirilmesini bekliyoruz" açıklamasında bulundu.

"ENFLASYONA EZİLEN DEĞİL, ENFLASYONU EZEN BİR ÜCRET İSTİYORUZ"

Ek gösterge beklentisinin yanı sıra siyasi iradenin sorumluluk alması gereken bir başka hususun ise enflasyon kaynaklı mağduriyet olduğunu söyleyen Yalçın, "2018 Ocak-Ekim dönemi enflasyonu yüzde 22,56, yıllık enflasyon ise yüzde 25,24. Yıl sonu enflasyon tahmini ise yüzde 20,8 olarak güncellendi. Bu rakamların özeti şudur: 2018’in ikinci 6 ayında kamu görevlileri 7. aydan itibaren enflasyon mağdurudur ve her açıklanan aylık enflasyon bu mağduriyetin boyutunu büyütmektedir. Biz bu yüzden dedik ki, enflasyon farkı için yıl sonunu beklemeyin. Yetinmedik üstüne de ‘enflasyon farkı yetmez enflasyon tazminatı da ödeyin’ önerisini dile getirdik. Evet, bu kadar yüksek bir enflasyonu kimse tahmin etmedi, beklemedi, öngörmedi. Fakat sonuç bu. Öngörememenin faturasını kamu görevlileri ödememeli, kamu maliyesi tazmin etmelidir. Kamu maliyesinin tamir etmesi gereken bir başka husus, kamu görevlilerinin gelir vergisi yükünü azaltmak, vergiye esas matrahları artırmaktır. Enflasyon oranının altında yeniden değerleme oranı belirleme kurnazlığından vazgeçilmeli, kamu görevlilerinin maaşlarını düşüren düşük matrah uygulamasına ya son verilmeli ya da kamu görevlilerinin gelir vergisi matrahı yüzde 15’te sabitlenmelidir" şeklinde konuştu.

ASGARİ ÜCRET

Ali Yalçın, Türkiye'deki açlık ve yoksulluk sınırının belli olduğunu dile getirerek, kimsenin açlık sınırının altında çalıştırılmaması gerektiğini vurguladı. Asgari ücret konusunu yürüten işçi konfederasyonunun 2 bin altında bir rakamla gelinmemesi yönünde çağrısı olduğunu hatırlatan Yalçın, "Bu çağrıyı biz de önemsiyoruz. Alım gücünün düşmesine yönelik tablo ortada, asgari ücret konusunda 2 bin liranın altında bir rakamla masaya gelinmemeli" dedi.


Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.