Antalya Kültür Merkezi’nde (AKM) gerçekleştirilen konferanslarda küresel iklim değişikliğinin etkileri başta olmak üzere Antalya’nın deniz ve kıyılarının iklim değişikliğine adaptasyonu, balıkçılık ve iklim değişikliklerinin etik ve ahlaki boyutları başlıklar halinde ele alındı. Küresel İklim değişikliği üzerine İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, iklim değişikliğinin ahlaki boyutu üzerine de CNN Türk Meteoroloji Editörü Bünyamin Sürmeli konuştu. Festivale katılan öğrenciler ise düzenlenen eğitici etkinliklerde eğlenceli vakit geçirdi.
"İklim değişikliği hepimizin problemi"
İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun “İklim Değişikliği ve Antalya’nın İklim Değişikliğine” adaptasyonu sunumuyla başlayan oturumda küresel ısınmanın Dünya ve Türkiye’ye etkileri değerlendirildi. Küresel ısınmanın dünya için aslında doğal bir süreç olduğu ancak asıl sorunun hızlı ısınma olduğuna dikkat çeken Kadıoğlu, “Sıkça karşılaştığımız hortum, sel, yangın, toprak kayması gibi afetlerin yanında hidro-meteorolojik afetler de yaşanmaktadır. Bu afetlerin başlıca sebebi dünyayı hasta eden mikrop olarak gördüğümüz insanlardır. Dünyada iklim değişikliği dediğimizde, bunu sadece kutup ayılarının sorunuymuş gibi algılıyoruz. Ancak iklim değişikliği sadece kutup ayılarının meselesi değil, tüm dünyanın meselesidir” dedi.
Problem hızlı iklim değişikliği
Dünya var olduğundan itibaren iklim değişikliklerinin belirli bir düzende yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu şunları söyledi:
“Dünyamız yaklaşık 150 bin yılda ısınma ve soğuma yaşayarak bu devirleri geçirmiştir. Yani dünyamız 150 bin yılda bir derece ısınırken şimdi 150 yılda bir derece ısındı. Aradaki fark tam bin kattır. Bu noktada aslında sorunumu iklim değişikliği değil iklim değişikliğinin çok ani olmasıdır. İklim değişikliğinin bu kadar hızlı olmasının nedeni maalesef insanlardır. Doğal etkenler ısınmaya bu kadar neden olmazken tarım ve sanayileşme ile birlikte insan kaynaklı etkenler bu kadar hızlı bir sürede ısınmaya neden olmuştur.”
"Antalya'da 50 yıl sonra seraya gerek kalmayabilir"
Küresel ısınmanın Türkiye ve Antalya’ya yönelik etkilerine ve alınabilecek önlemlere de değinen Kadıoğlu şu bilgileri verdi:
“Devam eden küresel ısınma ile birlikte özellikle Ege bölgesinde dört derecelik bir ısınma beklenmektedir. 2030 yılına kadar dünyada bir derecelik daha sıcaklık artışı bekliyoruz. Bir derece iki derece diye tabir ettiğimiz ortalama sıcaklıklar genellikle insanlar arasında küçümsenerek karşılanıyor. Bu öyle küçümsenecek bir durum değildir. Hava sıcaklıkları ile halk sağlığı son derece ilişkilidir. Örnek verecek olursak sıcak havalarda insanlar daha fazla ishal olmaktadır. Deniz suyunda yaşanacak bir derecelik sıcaklığın balıkları nasıl kaçırdığını, Akdeniz’e sıcak denizlerden gelen balon balıklarını sıkça duymaktayız. Bu gibi durumlar Antalya’mızı son derece etkileyecektir, tarım sektörü içinde bu geçerlidir. ‘Bundan elli sene sonra Antalya’da ne ekeceğiz ne üreteceğiz?’ diye bir soru sorduğumuzda, ‘Seracılık nasıl değişecek ya da seralara gerek kalacak mı?’ diye düşündüğümüzde küresel ısınmanın etkilerini çok daha iyi anlayabiliriz. Bugün bu sıcaklık şartlarında yetişebilen ürünler belki elli sene sonra yetişmeyebilir. Bunun için Uganda’nın kahve üretimi için koruma altına aldığı tarım alanlarını örnek alarak bizim de geleceğimizi planlamamız gerekmektedir.”
"Yaz aylarında insanlar Antalya'dan kaçabilir"
Değişen iklim şartları ile birlikte turizm sektöründe de değişmelerin yaşanabileceği uyarısında bulunan Kadıoğlu “2070 yılında Antalya’da iki derecelik bir sıcaklık artışı beklenmektedir. Akdeniz bölgemiz yağışların da azalmasıyla her geçen yıl giderek daha kurak bir iklim haline gelmektedir. Bu da su sorununu beraberinde getirecektir. Şu anda Mayıs ayında yapılan tarımsal sulama 2070 yılında Mart ayına gerileyecektir. Yani daha erken sulama yapmanız gerekiyor. Az yağış çok buharlaşmada kaçınılmaz olarak bu sonuçları doğuruyor. Daha fazla ısınan deniz suyunun yanında artık kışları da kurak geçen bir Antalya’nın 50 yıl sonrası bugünün Dubai’si gibi olabilir. Dubai’de turizm sıcak ve kurak yaz aylarında değil daha serin olan aylarda gerçekleşiyor. Neden? Çünkü insanlar o sıcaklara dayanamıyor. Benzer bir durum güney sahillerimizde de yaşanabilir. Artık insanlar yaz aylarında güney sahillerini değil daha serin olan yaylaları ve bölgeleri seçecektir. Bu durumda turizm anlayışının değişmesi anlamına gelmektedir” ifadelerini kullandı.
"Küresel ısınmanın temeli insanlar"
Küresel ısınmanın temel sorunları, mücadele yöntemleri ve ahlaki boyutu hakkında katılımcıları bilgilendiren diğer konuşmacı CNN Türk Meteoroloji Editörü Bünyamin Sürmeli ise şöyle konuştu:
“Küresel ısınmanın temel nedenleri arasında biz insanların tüketim anlayışı yer almaktadır. İnsanların ihtiyaç fazlası tüketimleri, gıda israfları ne yazık ki her geçen gün atmosferimize karbondioksit salınımını arttırmakta, havayı ısındırmaktadır. Bir kişi, bir kişi gibi yaşamayınca havalar ısınıyor. O yüzden geleceğimiz için bir kişi bir kişi gibi yaşamak, bir kişinin tüketimini yapmak zorundadır.”
"Dünyayı kurtarabiliriz"
Sürmeli konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şu anda 7.2 milyar insan yaşıyor dünyamızda. 2050 yılında dünyadaki insana nüfusu 2 milyar kişi daha artacak. Günümüzde 794 milyon insan açlık sorunu yaşamakta, 2 milyar insan yeterli vitamini alamıyor. 1.9 milyar insan aşırı besleniyor, 600 milyon insanın da obez olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Burada çok büyük bir dengesizlik var. Bir taraf çok tüketirken bir taraf açlık çekiyor. Bir tabak yemeğin 3’te 1’i çöpe gitmese bugün iklim değişikliği diye bir şey konuşuyor olmayacağız. Atmosferde yaşanan milyonda bir değişiklikler bugün iklimimizi bu hale getiriyor. O yüzden alınabilecek her önlem çok önemli bir yere sahiptir. 7 milyar insanın 100 milyonunun hayatlarında yapacağı değişiklikler birçok şeyi değiştirebilir. O yüzden ‘ben mi kurtaracağım Dünya’yı dememeliyiz, çünkü biz kurtarabiliriz.”
Festivale katılan ilkokul ve ortaokul öğrencileri ise festival alanında kurulan eğitim ve uygulama stantlarında çevre ve iklim konulu resimler çizerek ve eğitici bulmaca oyunları oynayarak eğlenceli zaman geçirdi.